AKTEKKE (MADER-İ MEVLANA) VE MÜMİNE HATUN TÜRBESİ- KARAMAN
Karaman’daki Mader-i Mevlana da Anadolu’da Türk İslam kültürü hamurunun yoğurulduğu önemli merkezlerden olmuştur. Sürre alayları dahil hac kervanlarının da önemli ziyaret yerlerindendir. Günümüzde de ziyaret yoğunluğu gittikçe artan, halkın sürekli uğrak verdiği, dört mevsim, yirmi dört saat canlı bir inanç mekânıdır.
Mevlana, Konya’ya gittikten sonra da Larende (Karaman) hatırasına sadık kaldı. Başta annesi olmak üzere kardeşinin, çocuğunun mezarlarını zaman zaman ziyaret etti. Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi de Larende’de yatan büyüklerinin hatırasını canlı tutmak için buraya bir mevlevihane kurulmasını istemiş.
“Mader-i Mevlana nerededir?” sorusuna halktan cevap verebilen pek çıkmaz. Mekan, Aktekke diye ünlenmiştir. Zaten şehrin göbeğindedir. Sormadan da bulabilirsiniz. İbrahim Hakkı Konyalı’nın Karaman Tarihi’nde aktardığı kadarı ile beyaz renkli Kurtderesi taşından yapıldığı için halk buraya Aktekke demiş. Ama resmi tam adı Mâder-i Mevlânâ Camii. Hz. Mevlana’nın annesinin camisi.
Ziyaretçiler, Mader-i Mevlana’da bir meydan, bir hamam, çilehane, tek minareli cami ve bir de ulu bir çınar ile karşılanır. Güney ve batısı hâmûşândır.
Cami içi beklendiği gibi bir yanı türbe, bir yanı mescid. Türbe ve mescid bir buçuk metre yüksekliğindeki küfeki taşlı duvar ile ayrılmış. Eskiden bu küfeki çitin üstünde bir de cam bölme varmış. Caminin sol ön köşesindeki yeşil renkli ahşap kafesli bölüm Mader-i Mevlana’nın yani Hz. Mevlana’nın annesi Mümine Hatun’un kabridir. Ahşap kafesin içinde bir çatma sanduka var.
Duvar tarafındaki ahşap sandukalar, Mevlana’nın yakınlarına ait kabul ediliyor. Çünkü Mevlana, birçok mutluluk ve acıyı bir arada yaşadı. Annesi Mümine Hatun’u Larende’de kaybetti. Gevher Hatun’la burada evlendi. Sultan Veled ve Alaaddin Veled burada doğdu. Mümine Hatun’un ardı sıra kardeşi Alaaddin’i Larende topraklarına emanet bıraktı. Kardeşinin hatırasına adını verdiği oğlu Alaaddin Veled’i de bebek yaşta kaybetti. Ve başkaca akrabalarını.
Mevlana, Konya’ya gittikten sonra da Larende hatırasına sadık kaldı. Yıl yıl ya da yıl aşırı başta annesi olmak üzere kardeşinin, çocuğunun mezarlarını ziyaret etti. Onlara dualar etti.
Karaman Mevlevihanesi, tarihteki ikinci Mevlevihane!
Yukarıda da söylendiği üzere Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi, Larende’de yatan büyüklerinin hatırasını canlı tutmak için buraya bir mevlevihane kurulmasını ister. Halifelerinden Mehmed el-Mevlevi’yi görevlendirir. O zamanlar burası mezarlık ve açık alan. Mezarlar, büyük ihtimalle Alaaddin Bey döneminde çatı altına alınıyor. Ve Osmanlı döneminde günümüzdeki halini alıyor.
Türbenin mescide bakan sırasındaki ahşap sandukalar, başta Karamanoğlu Seyfeddin Süleyman Bey ile Mevlevi şeyhlerine ait. Karaman Mevlevihanesi aynı zamanda Bağdat, Halep ve Şam gibi büyük Mevlevihanelerin şeyhlerinin yetiştiği mekân. Ahşap sandukalar üzerinde yeşil puşideler var. Eski fotoğraflardaki puşidelerde sarı renk hakim. Onlar, Veled Çelebi İzbudak’ın isteğiyle Sultan Reşad zamanında yapılmış. Kim bilir şimdi nerelerdedir. Ahşap sandukaları örten şimdiki puşidelerde yeşil renk hakim.
Artık kimse buranın semahane olduğunu bilmiyor
Yapının sağ yanı mescid. Zemin iki kotlu. Mihrap tarafı 40 cm’ye yakın yükseklikte. Alçak kotlu bölüm, tarihi semahane. Artık kimse buranın semahane olduğunu bilmiyor. Geçmiş kültürden hiçbir iz kalmamış, günümüze. Sema ayinlerinde postnişin yüksek kodlu mescid mihrabının önüne oturur, mevleviler de alçak kotlu bölümde ayine başlarmış. Şimdi imam odası ve müezzin odası olan kısım, semahane döneminde mutrip mahfili imiş. Üstü ise kadınlar mahfili.
Konyalı’nın aktardığı kadarı ile cami duvarlarını süsleyen talik ve sülüs yazı örnekli onlarca hat levhası vardı. Hatta bunlardan birkaçı Hamid Aytaç’ın idi. Bu hat levhaları bir şekilde sahipsizliğin kurbanı olmuş. Hatta 4-5 sene öncesine kadar, Mümine Hatun’un kabrinin içinde bulunan yine değerli bir hat levhası vardı. O da gitmiş. Şimdi tek bir hat levhası var camide. Mahmut Şahin Hoca tarafından yazılan celi talik levha; beş altı ay önce Mümine Hatun’un kafes kabrinin sağ üst köşesine kabaca yerleştirilmiş. Hat levhasında Mithat Baharî Beytur’un Mümine Hatun hakkında yazdığı bir dörtlüğün son iki mısrası yazılı:
Allah değilsin fakat Ey Mümine Sultan
Oğlun gibi bir nûr-ı İlâhî’yi yaratdın
Ketebehu Mahmud Şahin
Mekânın bir diğer önemli parçası, hâmûşân. Yani hazire. Kıble ve batı kısmında 85 mezar taşı var. Mevleviler, kadılar, memurlar, gelinler, çocuklar, ağalar yatmakta burada. 1350 öncesine ait tarihsiz mezar taşları var. Tarihli en eski mezar taşı 1374 yılına ait. Künyesindeki kişi, Lübbühü Ahmed el-Mevlevi. En geç tarihli mezar taşı 1920’ye ait. Bu mezar, bir karı kocaya ev sahipliği yapmakta. Ali Şahane Mahallesi’nde Abid ve eşi Ayşe’nin.
Mevlevihane ile aynı yaşta bir ulu çınar
KAYNAK: YUSUF YILDIRIM (Güncelleme Tarihi:05 Haziran 2018)