22 Aralık 2024
Özel Mekanlar

ELBİSE-İ HÜMAYUN GALERİSİ – TOPKAPI SARAYI / İSTANBUL

   Türkiye’nin önde gelen tarihi ve kültürel mirası olan Topkapı Sarayı’nda Elbise-i Hümayun Galerisi de bulunuyor. Osmanlı hanedanının giysilerinin sergilendiği galeride tören kaftanları ve tılsımlı gömlekler galerinin en dikkat çeken eserleri arasında yer alıyor.

    Fatih Sultan Mehmet’ in ölümünden sonra sarayda ölen sultanların giysilerini etiketleyip, bohçalayarak saklama geleneği 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar Osmanlıdaki giysi değişimlerini gözlememize olanak sağlamaktadır.

“Türklerde yaygın olan bir gelenekte, ölen kişilerin giysilerinin ve bazı eşyalarının türbesine konulmasıydı. Padişahların Bursa ve İstanbul’da bulunan türbelerinde bu yolla pek çok kaftan, sarık, sorguç, hançer gibi eşyalar birikmiştir.

    Türbelerin halka açık olmasından dolayı 19. yüzyılın sonlarından itibaren buralarda sıkça hırsızlık olayları olmuştur. Bu yüzden Vakıflar Müdürlüğü tarafından geri kalan eşyalar toplanarak Evkaf Müzesine (Bugünkü adı ile Türk ve İslam Eserleri Müzesi) teslim edilmiştir. Kaftan ve kumaşlar daha sonra Topkapı Sarayı Müzesine nakledilmiştir”.

Günümüzde, Osmanlı padişah ve akrabalarının giyimlerini birebir görme olanağı sağlayan en önemli eserler Topkapı Sarayı Müzesinde sergilenmektedir.

   Müzede sergilenen ve Osmanlı dönemi kıyafetlerine ait en zengin koleksiyon olarak nitelendirilen, giysi parçalarının çeşidi 2500 civarındadır. Bunların çoğunu hilatlar, kaftanlar ve şalvarlar oluşturmaktadır.

     Bize çeşitliliği, renkleri, el becerisini, çeşitliliği, kültür zenginliğini ve dönemin gösterişini gösteren Osmanlı dönemi giyimi ana hatları ile Selçuklu dönemi giyimleri ile benzerlik gösterdiği ifade edilebilir. Osmanlı İmparatorluğu çok milletli bir yapıya sahip olmasından dolayı, kıyafetlerde sınıflara göre ayrılmaktaydı. Genel olarak; saray kıyafetleri, idari, askeri, köylü, kentli ve Gayrimüslim kıyafetleri olmak üzere özetlenebilir. Bu fark zevk veya modadan değil, doğrudan doğruya muhtelif durumdaki insanları ayırmak için konan kaidelerden ileri gelmektedir

     Osmanlı devletinde, Gayrimüslim ile Müslümanların giyimleri de kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış durumda idi. Ayrıca Türklerin başka millete ait kıyafet giymeleri yasaktı. Bu durum muhtelif şeyhülislamların fetvalarıyla sabittir. Bu fetvalara göre eğer bir Türk, mesela başına bir İran başlığı veyahut kendi milletinden olmayan bir topluluğa ait bir başlık giyerse sadakatsizlikle suçlanır, hatta imanını ve nikâhını bile yenilemek zorunda kalırdı.

    Osmanlı giyiminde statüyü belli eden unsur kumaşlardır. Padişah ve şehzadelerin giysilerinde kullanılan kumaşlar; vezir ve diğer devlet adamlarının giysilerinde kullanılmamıştır. Bu kişilerin giysileri daha düşük kalitedeki atlas, kemha gibi kumaşlardan yapılmıştır. Statüyü belli eden diğer önemli bir unsur ise, elbisenin süslenmesine verilen ehemmiyettir. Kullanılan kürk ve mücevherlerde statü göstergesidir.

   Osmanlı kıyafetleri kendi içinde erkek ve kadın kıyafetleri olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Yalnız bu ayrıma karşılık erkek ve kadın giyiminde ölçülerden başka pek fark yoktur.

TILSIMLI GÖMLEKLER

   Osmanlıda tılsımlı gömlekler özellikle padişahlar tarafından kullanılıyordu. Tılsımlı gömlekler padişah anneleri tarafından çocuklarını korumak için özel olarak yaptırılırdı. Osmanlıdaki tılsımlı gömleklerde genellikle Kuran’dan ayetler ve sureler yer alıyordu. Bu gömlekler üzerine müneccimlerin belirlediği eşref saatinde yazılmaya başlanır, tezhip ustaları tarafından bezemeleri yapılırdı.

    Özellikle ayetlere yer verilen bu gömleklerde Kuran-ı Kerim’in 55 süresi geçmektedir. Onlar; Fatiha, Bakara, Ali-İmran, Nisa, Maide, A’raf, Enfal, Tevbe, Yunus, Yusuf, İbrahim, En’am, Hicr, İsra, Kehf, Meryem, Taha, Kasas, Ahzab, Yasin, Sad gibi ayetler olup bunlar dışında Ayete’l Kürsi muhakkak bulunmaktadır. Ayrıca sure başlarında açıklanamayan harfler, Esma-i Hüsna, dört meleğin adı, nübüvvet mührü, Hz. Ali’nin Zülfikar kılıcı ve Mühr-i Süleyman ve çeşitli bitkisel motiflere rastlanılır.

Kaynak: seda_ozcan_tez.

Fotoğraflar: Mustafa Gürelli