TARİHİ SU SARNIÇLARI – MUĞLA
Antik dönemlerden beri, insanlar su ihtiyaçlarını karşılamak için su sarnıçları ve su kemerleri yapmışlardır. Genellikle antik kentlerde ve çevrelerinde yapılan kazılarla bu sarnıçlar ortaya çıkarılmaktadır. Söz konusu sarnıçlardan farklı inşa edilmiş ve Muğla’nın muhtelif yerlerinde bulunan, su sarnıçları ise, Osmanlı Döneminden kalmıştır. Sarnıçlar, Kanuni Sultan Süleyman’ın, Rodos seferi öncesi, 1522 yılında, ordunun su ihtiyacını karşılamak amacıyla, Mimar Sinan’na danışılarak Göktepe’den Marmaris’e kadar yol güzergahı üzerinde yapılmıştır. Silindirik biçimde olan sarnıçlara, yağmur sularının yanlardan girmesi için bütün çevresine menfezler konulmuş ve giren suların buharlaşmasını önlemek için, sarnıcın üst kısmı, kubbe şeklinde kapatılmıştır. Daha sonraki yıllarda da, bu sarnıçlar örnek alınarak yapılan sarnıçların sayısı, genellikle Ege ve Güney Ege de bir hayli artmıştır.
Muğla Valiliği, Muğla Kültür Turizm İl Müdürlüğü ve Güney Ege Kalkınma Ajansı işbirbirliği sonucu, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinin değerli hocalarının da çalışmaları ile ortaya çıkan “Kanuni Yolu Projesi” nde de bu sarnıçlar için hazırlanan haritada yerleri ve miktarları belirtilmektedir.
Göktepe, Marmaris güzergahında, 24 adet inşa edilmiş olan, sarnıçların bir kaçı dışında tamamı, sağlam olarak zamanımıza kadar gelmişlerdir. Bu sarnıçlar, Nebiköy (2 adet), Yatağan, Kavaklıdere, Akçaova, Yeşilyurt, yolu üzerinde, Dırlıvan’da, Hamursuz dağı eteğinde, Hamursuz Kabristan ‘ın da, Akkaya Köyü yolunda (2 adet), Kötekli mahallesi başında ve sonunda, üniversite girişinde, üniversite ormanı içinde, Yenice köyü yol ayırımında, Kızılağaç köyü çıkışında, Sakar yamacında (2 adet), Akyaka’da (2 tane), Ula, Kabacapınar, Kızılcaekin ve İnişdibi’nde (yıkılmış) ve Yeşilova köyündedir.. (Kanuni Yolu)
Su sarnıçları, bu güzergahtan başka Muğla’nın diğer ilçelerinde de bulunduğu gibi, Ege ve Akdeniz Bölgelerinde de görülmektedir. Ancak, bunların ne zaman inşa edildiği, kimler tarafından yaptırıldığı konusunda herhangi bilgi edilememektedir. Fakat, bu sarnıçların, Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferi sırasında yaptırdığı sarnıçlara benzemesi dolayısıyla, bunların daha sonraki yıllarda yapıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim, hayvancılıkla uğraşan Göçebe Yörüklerimiz tarafından, haram yememiş, süt kuzusu veya keçi yavrusu çepişlerin satılarak, sarnıçların yaptırıldığını, Milas’ın, Sekköy’deki, bir köylüden öğrenmiştim.
Diğer taraftan, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Coğrafi Bilgi Merkezi Bilgi Sistemleri Merkezi Müdürü Doç Dr. Ceyhun Özçelik başkanlığında yürütülen çalışmalarda, yörede, bine yakın sarnıcın yerleri tesbit edilmiş, resimleri çekilerek, üç boyutlu olarak dijital ortama aktarılmıştır.Sarnıçların son durumu ile envantere kayıt edilirken, ilerki yıllarda olası yıkılma ve tahribatlara karşılık, üç boyutlu ortamda ilk halindeki şekli ile izlenebilecektir. Hatta, bu çalışma ile, iki ayrı dönemde yapılmış su sarnıçları arasındaki farklılıklar da ortaya çıkacaktır..
Bu araştırmadan anladığımıza göre, “Kanuni Yolu” güzergahında çokca sarnıç yapıldığını ve bunların dışında antik dönemlerden gelen sarnıçlar da bulunmaktadır. Antik kentlerin etrafındaki antik su sarnıçları da, turistlerin gezi alanı içine sokularak, “ Karya Yolu” güzergahına yakın olanları işaretlenmek suretiyle gezi yolu içine alınabilir.
Sarnıçlar, Rodos Seferi sonrasında da, hayvanların su ihtiyaçlarının karşılanmasında 500 yıla yakın bir zamandan beri hizmet etmiştir. Ancak, bu günkü duruma göre, tarımda izlenen yanlış politikaların sonucu, yetiştirilen hayvan türleri ve sayılarının bir hayli azalması dolayısıyla, artık kullanılmayan bu sarnıçların da, diğer tarihi yerler gibi korunmaya alınmalı ve zaman zaman gözden geçirilerek yıkılmaması için tamir edilmelidir.
Araştırmaya göre, bugüne kadar bu sarnıçlarda herhangi bir tamirat yapılmamıştır. Her şeyde olduğu gibi bakım ve onarımları yapılmamış tarihi eserler bir bir yıkılıp gitmektedirler. Nitekim. Ula taraflarındaki, İnişdibi’ndeki sarnıçlar yılların tahribine dayanamamıştır. Eğer bu sarnıcın yıkılmasında başka bir neden yoksa, buradaki yıkılmayı uyarı olarak kabul ederek, önlem alınmalıdır. Bu sarnıçların, hiçbir sanat yönü bulunmuyor, bu kadar uğraşıp, para harcamaya gerek yok diyenler olabilirse de, sarnıçlara sahip çıkmalıyız. Kanuni’nin Rodos Seferi sırasında, sadece su sarnıçları yapılmamış, Bozüyük’te cami, hamam ve köprü ile Marmaris’in, deniz kenarındaki Marmaris Kalesi, o zamanlardan kalma önemli eserlerimizdendir.
Osmanlı Devletinin, 622 yıllık devlet hayatında da, bıraktığı pek çok değerli eserler bulunmaktadır. Bu eserlerin çoğu Anadolu topraklarının dışında, egemenliğimiz altındaki o zaman ki, Makedonya, Bosna, Üsküp ve Arap Ülkelerinde bulunduğu bir gerçektir. Patışahların ve şehzadelerin oturduğu, başta İstanbul olmak üzere Bursa, Edirne, Manisa, Trabzon, Amasya, Kütahyalarımıa, gibi yerlerde de bir çok eser varsa da, Anadolunun diğer şehirlerinde Selçuklu eserleri yanında, Osmanlı eserlerine pek raslayamazsınız. Şehzadelerin yaşadığı illerin dışında Osmanlı eserleri yokken, Ege Bölgesinin hemen yanındaki, Ege Denizinde, son iki yılda Yunanistan tarafından işgal edilen adalarımız da ve Rodos adası başta olmak üzere, diğer Yunan adalarında pek çok eser vardır. Osmanlı, Anadolu’daki kayı boyundan gelen ve evladı fatihan dediği kurucu tebasına hizmet etmemiştir. Anadolu toprakları, bir çok eser ve hizmeti, Cumhuriyetten sonra görmüştür. Buna rağmen hala daha, Osmanlı’nın peşinde olanlar, Osmanlı’yı geri getirmek isteyenler, bu gerçekleri görmeleri için, biraz akıllarını kullanmaları ve insaflı olmaları gerekiyor.
Onlar akıllarını kullanamadıkları içindir ki, bu eserler, bir çok cihatcı terör örgütlerinin hedefleri arasında olduğundan, ülkemizde ve dünya’da bu tarihi eserleri korumak bir hayli zorlaşmıştır. Bu yüzden, olabilecek her türlü, tehditlere karşı tedbirler alınmalıdır. Nitekim, Ortadoğu’da M.Ö 3000 yıl önce yapılmış ve Birleşmiş Milletlerin Dünya Mirası olarak ilan ettiği antik kentlerdeki, bir çok heykel bu örgütler tarafından parçalanarak, yıllar önce yaşamış uygarlıklara ait ne varsa ortadan kaldırılmağa çalışılmaktadır. Kan deryasına dönen, binlece insanın hayatına mal olan, Irak ve Suriye’nin, bir çok yerinde, sadece antik kentler değil, meshepcilik anlayışı ile türbeler ve camiler de bombalanarak tahrip edilmişlerdir.
O bakımdan, özenilen kindar ve dindar nesillerin, ülkeleri ne hale getirdiğini hep beraber yaşamaktayız. Bu yüzden, ülkesini ve insanları seven, sanata değer veren, tarihi eserleri koruyan, soran, sorgulayan, gözlemleyen, bilimsel araştırma yapan, nesiller yetiştirerek, güney komşularımızda yaşanan bu üzücü olayların Ülkemizdede yaşanmamasını sağlamalıyız.
Ayrıca, “Karya Yolu” rotasyonunda olduğu gibi,” Kanuni Yolu” nda da, turizm amaçlı olarak, yol güzergahlarındaki sarnıçların işaretlemeleri yapılarak, bu yerleri de ziyaret eden insanlara tarihi eserlerimizi tanıtmalıyız.
Kaynak: Muğla Haber