CACABEY MEDRESE – GÖZLEMEVİ (BUGÜN Kİ CAMİ) – KIRŞEHİR
Selçuklu dönemine ait Kılıçarslan oğlu Keyhüsrev zamanında Cebrail İbniCaca tarafından 1272 tarihinde Kırşehir’de yaptırılan Cacabey Medresesi, o dönemde astronomi çalışmalarının yapıldığı bir rasathâne olarak kullanılmıştır.
“Kırşehir’de bir Selçuklu rasathânesiCacabey Medresesi”
Türk–İslâm kültür ve medeniyetinin en muhteşem mimari özelliklerini yansıtan Cacabey Medresesi, Selçuklular döneminde dinî ilimler yanında müspet bilimlerin de öğretildiği bir fakülte olarak kullanılmış; gökyüzünün, güneşin, ayın, yıldızların hareketlerini inceleyen bir gözlemevi olarak yıllar boyu ayakta kalmıştır.
Selçuklu dönemine ait Kılıçarslan oğlu Keyhüsrev zamanında Cebrail İbni Caca tarafından 1272 tarihinde Kırşehir’de yaptırılan Cacabey Medresesi, o dönemde astronomi çalışmalarının yapıldığı bir rasathâne olarak kullanılmıştır.
DÜNYANIN İLK GÖZLEMEVİ
Gökbilim (Astronomi) araştırmaları yanında, hukuk, mantık, geometri, matematik, tarih, coğrafya, tefsir, hadis, tasavvuf; ayrıca Türk dili ve kültürünün öğretildiği Cacabey Medresesi, Kırşehir ve çevresinde zengin vakıfları olan geniş bir külliyenin bize ulaşan bir bölümüdür.
Anadolu Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Kırşehir emiri Nureddin Caca tarafından 1271–1272 yılları arasında yaptırılmıştır. Günümüzde cami olarak hizmet veren medresenin kubbesi açık ve altında su kuyusu vardır. Bu kuyuya akis eden yıldızlar tetkik edilirdi. Döneminde “astronomi yüksek okulu” olarak hizmet veren medrese, dünyada gayesine uygun gözlemevi olarak yapılan ilk yapıttır. Batı Türkistan’da Uluğ Bey’in rasathanesi neyse, Selçuklular zamanında Kırşehir Cacabey rasathânesi de o derece önemlidir.
MİNARE, RASAT KULESİ OLARAK KULLANILMIŞ.
Selçuklu devrinde yapılan medresenin taş işlemeli, tuğla örgülü, mozaik çinilerle süslü bir de kulesi vardır. Bugün, minare olarak kullanılmakta olan medrese kulesi: “gözlem kulesi” hizmeti görmüş, daha sonra minâreye dönüştürülmüştür. Minâreye çevrilmeden evvelki rasat kulesinin üzeri küp şeklinde bir kubbe ile kapalı idi. Rasat kulesin – minarenin – ışıl ışıl mavi firuze çinileri sebebiyle, halk, medreseye “Cıncıklı Cami” adını vermiştir. Minaresi; sınırlı tuğla ve çinilerle bezeli tek şerefelidir. Yapı, içten kubbe dıştan konik külahlarla örtülüdür. İçi beyaz siyah ve mavi çinilere bezenmiştir. Medrese, rasathane gayesine yönelik olarak yapıldığından üzeri tamamen kubbelerle doludur. Binanın ortasında toprak altında kalmış bir havuz mevcuttur. Kuyu şeklindeki bu havuza akseden yıldızlar üniversitede incelenirdi. Böylece yurdun çeşitli yerlerinden gelen öğrenciler burada astronomi araştırmaları yaparlardı. Ahmedî Gülşehrî ve Âşıkpaşa bu medresede okumuş öğrenciler arasında yetişmiş ilim adamlarından yalnızca birkaçıdır.
Cacabey’e ait Arapça ve Moğolca 4 vakıfnâme bulunmaktadır. 1272 tarihli vakfiye, çok değerli bir içtimaî tarih vesikası olup; Kırşehir, Kayseri, Eskişehir ve dolaylarında yaptırdığı medrese, mescit, han, zaviye, mektep, türbe vs. eserler ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.
MODERN FÜZELERE BENZEYEN SÜTUNLAR
Bugün cami olarak kullanılan medresenin dış köşelerine yerleştirilmiş kıvrımlı köşe sütunları ilgi çekicidir. Binanın batı, kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde, duvara bitişik, alt tarafları değişik işlemeli füze biçiminde birer tane olmak üzere üst kısmı konik külahlı üç tane kule vardır. Bu kuleler zamanımızda kullanılmakta olan modern füzelerin 700 sene evvel Müslüman Selçuklu Türkleri tarafından savaşlarda kullanılan füzelerin maketini andırmaktadır. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk Sanatında başka bir örneği bulunmamaktadır.
KAYNAK: HABER TÜRK