10 Aralık 2024
GÖLLER

ÇILDIR GÖLÜ – KARS

Göl türü: Tatlı su

Çıkışları: Arpaçay

Yüzölçümü:123 km2

En derin noktası:42 m

Yüzey rakımı:1965 m

    Çıldır Gölü, Ardahan ve Kars il sınırları içerisinde kalan göl, 123 km2 alanı ile Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük tatlı su ve en büyük ikinci göldür. Deniz seviyesinden 1959 metre yükseklikte bulunan gölün en derin noktası 42 metredir. Çıldır Gölü, bir lâv akıntısı ile bir moloz mahrutu tarafından müştereken meydana getirilmiş bir doğal set gölüdür. Birçok dere ve pınarlarla beslenmekte olan gölün tek çıktısı kuzey batısında yer alan Ermenistan sınırında bulunan Arpaçay kolu olan Telek Çayı’dır. En büyük olanı Akçakale harabelerinin yanında yer alan adadır. Göl etrafında çok az bitki örtüsü gelişmiştir ancak gölü çevreleyen otlaklarda yoğun hayvancılık yapılmaktadır.

     Yılın dört mevsiminde yapılabilen balıkçılık yöre halkı için önemli bir ekonomik gelir kaynağı teşkil etmektedir. Gölde balıkçılık önemli bir insan aktivitesi olup, kışın buz tutan gölde kalın buz tabakası kırılarak balık avlanmaktadır. Gölde yakalanan en önemli balık türü (aynalı) Sazan (Cyprinus carpio). Ancak kurak geçen mevsimlerde, göl seviyesi hızla çekilmekte ve bu nedenle sazan gibi türlerin üremesi için gerekli sazlıklar daralmaktadır. Bununla beraber, birçok balıkçının yasaklara uymayarak kontrolsüz avlanmaları balık stoklarını olumsuz etkilemektedir.

   Gölün sadece kuzey batısında seddeyle ayrılmış bataklık ve sulak çayırlar bulunur. Genelde göl çevresi mera vasıflı olup, sert bölge iklimi tarıma olanak vermez. DSI tarafından gölü beslemek amacı ile yapılan derivasyon tünellerinin hem diğer havzalardaki kirlilik yükünü göle taşıması, hem de hayvancılık açısından çok önemli çayırların kurumasına neden olması mümkündür. Ayrıca inşaatı henüz tamamlanmamış olan Kuzey derivasyonunun Çıldır’ın çok önemli çayırlığı olan Karaçay ovasının ot verimini ciddi boyutta etkilemesi söz konusudur.

   Göl ve çevresindeki tarım alanlarında kullanılan tarımsal kimyasalların (özellikle de yüksek oranda azot içeren gübrenin) bilinçsizce ve yörenin çevreyle ilgili ve iklimsel koşulları göz ardı edilerek kullanılmasının göl üzerindeki kötü etkileri belirtilmektedir.

    Kontrolsüz ve aşırı avlanma, Erozyon ve Yüksek besin girdisi Çıldır Gölü için tehdit oluşturmaktadır. Gölde aşırı bir kirlilik gözlenmemesine rağmen yine de artan bir evsel kirlilik göze çarpmaktadır. Adalardaki insan baskısının artması bu alanları kuluçka için kullanan türleri olumsuz etkilemektedir. Yapımı planlanan otel ise yeniden gözden geçirilmelidir. Son yıllarda artan turizmle birlikte insan baskısı artmış ve turistik tesisler inşa edilmeye başlanmıştır.

OLUŞUMU

    Göl havzası, göl seviyesine nazaran takriben 200 metre alçak olan Çıldır ovasından nispeten dar olan (genişlik: 2–3 km) doğal bir set ile ayrılmıştır. Bu seddin en büyük kısmı, gölün kuzey doğusunda yükselen Papa Dağı’ndan batıya doğru inmiş uzun eski bir lâv akıntısıdır. Batıda, bu set, gölün batısında bulunan Kısır Dağı’nın Kuzeydoğu yamacından gelen bir moloz mahrutu tarafından tamamlanmıştır. Bu mahrut ile lâv akıntısı arasındaki sınır; Arpa çayı-Çıldır yolunun takip ettiği gölün kenarı boyunca yükselen geçitten geçer. Bugünkü göl havzası ile bugünkü Çıldır ovasının eskiden tek bir depresyonu teşkil etmekteydi. Bu depresyonun akıntısı Çıldır çayı vasıtasıyla Kura Nehri’ne doğru gitmiştir. Yukarda anlatılan lâvların akmasından dolayı, bu havza eskiden (lâv akıntısının cephesi ile Kısır Dağı’nın arasında açık kalmış) dar bir düzlük tarafından iki kısma ayrılmıştır. Kısır Dağı’ndan gelen moloz mahrutunun oluşması ile bu geçit tamamen kapatılarak bugünkü göl havzası Çıldır ovasından izole edilmiş ve böylece bu havza göl haline getirilmiştir. Göl, sonra Arpaçay’ın bir kolu tarafından kapılmıştır. Sonuç olarak Çıldır Gölü, bir lâv akıntısı ile bir moloz mahrutu tarafından meydana gelmiş doğal bir baraj gölüdür.

JEOMORFOLOJİK EVRİMİ

   Gölün ve çevresinin şekillenmesi ve bugünkü durumuna gelmesini ana hatları ile ortaya koymak bakımından sahanın geçirdiği evrimi Tersiyer başından itibaren dikkate almak uygun olacaktır. Gölün geçirdiği jeomorfolojik evrim ana hatları ile şöyledir:

   TERSİYER: Doğu Anadolu Bölgesi bütünüyle Tersiyer başlarında, özellikle Oligosen sonlarında şiddetli Alpin tektonik hareketlere uğramıştır. Bu devrede oluşan fay hatlarından çıkan lavlar Pre-Neojen temeli tamamen kaplamıştır.

   MİYOSEN: Miyosende ise Doğu Anadolu’nun depresyonları daha çok göl rejimine girmiştir ve özellikle büyük bir bölümü göl tarafından işgal edilmiştir. Bu devrede ara ara çıkan lavlar havzalara akmıştır. Bu suretle; Arpaçay, Çıldır, Kura Vadisi boyunca görülen tortularla ara tabakalı volkano-sedimanter formasyonlar meydana gelmiştir

   PLİYOSEN: Pliyosen’de bölge dikey tektonik hareketlere uğramıştır. Bu hareketlerle saha kırık hatlarla parçalanmış, kırık hatlar boyunca da blok halinde yükselmeler ve çökmeler meydana gelmiştir. Özellikle, bu hareketlerle kırık hatların dışında tabakalar kıvrılmadan ziyade çeşitli yönlere eğimlenmişlerdir. Bu durum da temeldeki kütlelerin çok sert olduğunu gösterir. Bu devrede Çıldır Gölü’nün işgal ettiği depresyon ve Çıldır Havzası ana hatları ile oluşmuştur. Sözü edilen depresyon sahalar, göller tarafından işgal edilmiş ve bu göl havzalarına yüksek sahalardan taşınan materyaller birikerek killi, kumlu, çakıllı depolar oluşmuştur.

   KUVATERNER: Bu dönemde ise aşınma, taşınma ve birikme olayları ön plana geçmiştir. Gölle işgal edilen Çıldır Havzasına kavuşan akarsular, eğimin fazla ve taban seviyesinin alçak olmasından dolayı volkanik örtüyü şiddetle kazarak parçalamışlardır. Öte yandan, yine Kuvaterner’de Çıldır Gölü’nün doğu ve batısında merkezi püskürmeler sonucunda batıdaki Kısır Dağı, doğudaki Akbaba Dağı volkanik konileri meydana gelmiştir. Bu konilerden çıkan lavlar ise göl havzasına kadar akmış ve miyosene dâhil edilen volkano-laküstür formasyonların üzerini yer yer örtmüşlerdir.

    Çıldır gölü, yakın bir zamana kadar zaman zaman kapalı bir havza halinde kalmıştır. Ancak Pleistosen’in plüviyal devrelerinde gölün fazla suları kuzeybatıdaki Gölbelen köyündeki 1970-1975 m. yüksekliğindeki gedikten Çıldır havzasına, oradan da Kura Nehri’ne akmıştır. Öte yandan, gölün kuzey kesiminde 2.000 m. civarında yerli kaya taraçaları ve sahanlıklar bulunmaktadır. Bu sahanlıklarda yassı çakılların varlıkları plüviyal devrede gölün en az 2000 metreye kadar yükseldiğini göstermektedir.

   Hâlihazırda Çıldır Gölü güneyde bazaltlar üzerinde açılmış bir “taşma boğazı” vasıtasıyla Arpaçay’a kavuşmaktadır. Çıldır Gölünün kuzeyindeki Çıldır havzası da Kura’nın kollarından olan Kocaçay tarafından kapılarak Kura Nehri’ne bağlanmıştır.

JEOLOJİSİ

    Gölün güneyinde ve kuzeyinde Pre-Neojen temel üzerinde milli, kumlu, çakıllı tabakalarla ardalanmalı olarak istiflenen volkano-sedimanter formasyon uzanmaktadır. Gölün kuzeyinde, bu formasyon batıya doğru eğimlidir. Bu formasyonun üstüne yer yer oturan bazaltların yaşı muhtemelen miyosendir. Göl sahasının doğu ve batısında ise volkano-sedimanter formasyonu örten kalın bazalt kütleleri yer almaktadır. Bunlar kuvarterner başlarında merkezi püskürmelerden meydana gelmiştir.  Gölün güneyinde ise, volkanik formasyonu örten ve aşınmadan korunmuş adalar halinde Pliyo Kuvarterner göl çökelleri uzanır. Kuzeyde Çıldır Ovası’nın kenarlarında kumlu, çakıllı, killi, marnlı göl çökelleri yaygındır. Çıldır Ovası’nda ise, kalın bir alüvyal örtü bulunmaktadır.

    Gölün bulunduğu bölgenin temeli ise, oligosenden daha genç tüf, bloktüfü, andezitik ve bazaltik akıntılarla marn ve konglomeralardan oluşmaktadır. Bu serinin üstünde, Kuvaterner’e atfedilen bazaltik volkan grupları yükselmektedir.

Kaynak: Vikipedi Özgür Ansiklopedisi

Fotoğraflar: Mutafa Gürelli