ÇÎFTEHANLAR CAMII – KIRKAĞAÇ / MANİSA
Kırkağaç Çiftehanlar Camii; dikdörtgen bir yapıdır. Doğu- Batı yönünde genişliği 13 metre 70 santim, Kuzey-güney yönünde uzunluğu ise 15 metre 80 santimetredir. Bu uzunluğa son cemaat yeri de dahildir. Camimizin ilk yapıldığı yıllarda son cemaat yeri her yönüyle tamamen açık durumdaydı, son cemaat yerinin, bu yönde genişliği ise sadece 3 metre 50 santimetredir. Son cemaat yerini dikkate almadığımızda ana bina neredeyse kare bir yapıdır. Camimizin yüksekliği ise yer yüzeyi sebebiyle her yönde değişiklik gösterse de ortalama yükseklik tabandan saçak altına kadar 7 metre kadardır. Bu ölçülerde bir-iki santim kadar farklılık görülebilir. Camimizde yapı malzemesi olarak taş kullanılmıştır. İki kat olarak tasarlanan binanın altı boştur. İki Katın birleştiği hizaya, binanın dışından çepeçevre kuşatan taş bir kuşak yerleştirilmiştir. Bu boşluk tüm Osmanlı Camilerinde kullanılan yöntemdir, bundan amaç yapıları depremlere karşı daha sağlam olarak inşa etme düşüncesidir. Bu sebeple temel oldukça derin tutulmuştur. Tüm duvar işlemelerinde kesme taş kullanılmış, aralarında ise ağaç destekler kullanılarak binanın depreme mukavemeti arttırılmıştır. Çatı ise ahşap malzeme üzerine kiremit kaplanarak örtülmüştür. Camimizin tüm kapalı alanlarında aynı anda 300 kişi namaz kılabilmektedir. Günümüzde elektrik ile aydınlatılan caminin ilk yıllarında yakıt olarak zeytinyağının kullanıldığı kandiller bulunurdu. Kandillerin asıldığı halkaları tavanda görebiliriz. Bu zeytin yağlarının depolandığı toprak küpler halâ camimizde muhafaza edilmektedir.
Minare, harimin doğu cephesinin kuzey ucuna yerleştirilmiştir. Güney-doğu köşesi pahlanmış. Yüksek bir kaide ve pabuç kısmının üzerinden silindirik minare gövdesi yükselir. Tek şerefeli ve sivri külahı minarenin bugünkü görünümünden onarım geçirdiği anlaşılmaktadır. Minarenin kuzeyine, son cemaat yerinin doğu cephesine bitişik olarak iki katli bir mekân yerleştirilmiştir. Bu mekânın ait bölümüne bir çeşme nişi açılmıştır. Konsollara oturtulmuş. Dışa taşkın üst kat kütüphane olarak değerlendirilmiştir
Manisa’nın Kırkağaç ilçesinde bulunan Çiftehanlar Camii hem mimarisi, hem de süslemeleriyle XIX. yüzyil Türk Sanatının ilgi çekici örneklerinden biridir. Yapı, kuzey kapısı üzerindeki kitabesinden anlaşılacağı gibi, bir yangın sonucu yıkılan caminin yerine H. 1281/M. 1864-65 yılında Küçük Ağazade Mustafa tarafından Mimar Çelebi Ali’ye yeniden inşa ettirilmiştir.
Kitabenin metni ve transkripsiyonu şöyledir.
Hamdûl-lah oldu ra’na lûtufla bade’l-harab
Ta kiyamet hasr olunca arz ola bu.
Ez kadim bir cami-i vala iken ihrak olub
Şiddet-i nar oldu vasıl-ı alem itdi intihab
Say ile olup ba dikkat-i Çelebi Ali kadrinde
Çifte han altına berk urdu ziya tabetab
Şevende bir zat-i mûkerrem maadan çok menh
Kûçûk Ağa-zade Mustafa âli Cenab
Bezl-i bimmet eyleyù ben işbu mabedgâha ewel
Ehl-i nesk ile mua kıldı bina-yı aftab
Beldenin kutbunda guya resm-i dilcu hub makam
Hakkmda hayir dualar ola daim mûstecab
Hâr-ı dilden ref le rûşdi didi tarihini
Hürmet ile gel bu cami hakkına böyle ukab 1281
Kırkağaç Çiftehanlar Camii; dikdörtgen bir yapıdır. Doğu- Batı yönünde genişliği 13 metre 70 santim, Kuzey-güney yönünde uzunluğu ise 15 metre 80 santimetredir. Bu uzunluğa son cemaat yeri de dâhildir. Caminin ilk yapıldığı yıllarda son cemaat yeri her yönüyle tamamen açık durumdaydı, son cemaat yerinin, bu yönde genişliği ise sadece 3 metre 50 santimetredir. Son cemaat yerini dikkate almadığımızda ana bina neredeyse kare bir yapıdır.
Caminin yüksekliği ise yer yüzeyi sebebiyle her yönde değişiklik gösterse de ortalama yükseklik tabandan saçak altına kadar 7 metre kadardır. Bu ölçülerde bir-iki santim kadar farklılık görülebilir. Camide yapı malzemesi olarak taş kullanılmıştır. İki kat olarak tasarlanan binanın altı boştur. İki Katın birleştiği hizaya, binanın dışından çepeçevre kuşatan taş bir kuşak yerleştirilmiştir. Bu boşluk tüm Osmanlı Camilerinde kullanılan yöntemdir, bundan amaç yapıları depremlere karşı daha sağlam olarak inşa etme düşüncesidir. Bu sebeple temel oldukça derin tutulmuştur. Tüm duvar işlemelerinde kesme taş kullanılmış, aralarında ise ağaç destekler kullanılarak binanın depreme mukavemeti arttırılmıştır. Çatı ise ahşap malzeme üzerine kiremit kaplanarak örtülmüştür. Caminin tüm kapalı alanlarında aynı anda 300 kişi namaz kılabilmektedir. Günümüzde elektrik ile aydınlatılan caminin ilk yıllarında yakıt olarak zeytinyağının kullanıldığı kandiller bulunurdu. Kandillerin asıldığı halkaları tavanda görmek mümkündür. Bu zeytinyağlarının depolandığı toprak küpler halâ cami de muhafaza edilmektedir.
Minare Hakkında Genel Bilgi:
Minare altı geniş ve üste doğru çıkıldıkça daralan silindir şeklindedir. Minarenin alt genişliği 5 metre 27 santim, üstte ise genişliği 4 metre 72 santimetredir. Minarenin külahı hariç kaide yüksekliği 11 metre 16 santimetre, külahı ile beraber ise 14 metre kadardır. Külah kısmının üzeri kurşun levhalar ile kaplanmıştır. Külahın ucunda ise minarelerin vazgeçilmezi ve İslamiyet’in sembolü olan hilal işlemeli âlem bulunmaktadır. Minare tuğla ile beraber kesme taş kullanılarak inşa edilmiştir. Şerefe balkonu; ezan okuyan görevlilerin rahat etmeleri için oldukça geniş tutulmuştur. Minare duvarı boyunca yukarıya çıkanların önlerini görmeleri için, ışık girmesi amaçlanan küçük küçük pencereler bırakılmıştır. Minare ilk yapıldığı şeklini muhafaza ederek günümüze ulaşmıştır.
Kadınlar Mahfili:
Caminin en güzel yerlerinde biridir. Öylesine ince bir işçilik kullanılarak inşa edilmiştir ki caminin içine ilk defa giren bir kişinin farkına varması çok zordur. Üç yönde duvarlara balkon şeklinde çıkıntılar ilave edilmesiyle meydana gelmiştir. Bu kısmın etekleri ise resimler ile süslenmiştir. Bu mahfilde yaklaşık 50 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir. Buraya caminin içindeki bir ahşap merdiven vasıtasıyla çıkılır.
Mihrab:
Çiftehanlar caminin en güzel bölümlerinin başında gelir. Mihrabın iki yanında sütün bulunur, bu sütunların başları alçı işleme ile süslenmiştir. Yine mihrabın üstünde motifler ile süslenmiş taş perdeler sarkmaktadır. Bunların üzerinde gözüken siyah mermerin altında ise büyük ihtimal bir ayet yazılıdır. Çünkü bu mermer parçasının buraya sonradan konduğu çok bellidir. Yine bu mermerin üst kısmına gelen yerde ise dönemin padişahı Sultan Birinci Abdülmecid Han’ın tuğrası işlenmiştir. Mihrabın en üst sağ ve sol köşelerine ise bir daire içinde çiçek motifleri çizilmiş ve bu motiflerin ortasına ise Osmanlı Harfleriyle “Maşaallah” yazılmıştır. Mihrabın iç duvarına ise boya ile perde resimleri çizilmiş ve bu perdenin ortasından sarkan bir zembil resmedilmiştir.
Minber:
Taş ve ahşabın mükemmel bir şekilde bütünleştirilmesiyle ortaya çıkan bir şaheserdir. Sekiz basamaklıdır. Her iki yan duvarına ahşap süslemeler işlenmiştir. Minberin üzerine ustaca yerleştirilen altı adet sütün ile bu işlemeler bir bütünlük gösterir. Minberin kubbe kısmı taş ile kapatılmıştır. Bu kubbenin iç kısmı ve minberin duvar ile birleşen yerlerine gül motifleri işlenmiştir.
Cami ile yaşıt olacak kadar eski büyük ayaklı saat:
İkinci Abdülhamid Han zamanında tüm Osmanlı Yurdunda zamanın daha iyi kullanılması saat kuleleri yaptırıldığı bilinen bir gerçektir. Bunun yanında yurt dışından saat ithal edilerek, tüm yurtta saat kullanımının yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır. Camimizin saati de aynı dönemde Çiftehanlar Camiine konulmuştur. Ne yazık ki şimdi arızalı olduğu için çalışmamaktadır. Fakat görünüşünün güzelliğiyle çok dikkat çekmektedir. Saatin üzerinde yine bolca gül motifleri işlenmiştir.
KIRKAĞAÇ ÇİFTEHANLAR CAMİİ (KUBBENİN SIRRI)
CENNETLERİN KAPILARI
Çiftehanlar Camiinin Kubbesi ağaç malzeme kullanılarak şekillendirilmiş, şekillendirilen kısmın üzeri horasan sıva ile kaplanmıştır. Daha sonra resim süslemeleri ve alçı işlemeler yapılmıştır. Boya ve sıva ustası Merhum Mehmet Tekşen’den sağlığında alınan bilgiye göre tavanda son tadilat 1950’li yılların sonunda bizzat kendisi tarafından yapılmıştır. Tadilat izleri bakıldığında açıkça belli olmaktadır.
Yüz yılı aşkın bir süredir ibadet edilen çiftehanlar camiinin kubbesi güzelliği ile herkesin ilgisini çekmiştir. Fakat pek az kişi kubbenin sırrına vakıf olmuştur. Atalarımız kubbeye işledikleri resimlerle namaz kılan cemaate mesaj vermek istemişlerdir. O mesajda şudur; kıldıkları 5 vakit namaz ile cennete çok yakın olduklarını, yapılan her ihlaslı ibadet ve hayrın insanları cennete götüreceğini ifade etmişlerdir. Kubbede ki resimler dikkatlice incelendiğinde bu kolayca anlaşılacaktır.
Kubbede 8 adet kapı resmedilmiştir. Bu da İslam inanışına göre var olan 8 cennete işaret etmektedir. Bu cennetlerin isimlerini sayacak olursak:
1. Cennet’ün – Naîm : Nîmetler bahçesi,
2. Cennet-i Adn : daimi kalınacak bahçe,
3. Cennet’ül – Me’vâ : Barınılacak bahçe,
4. Cennetu’l-Firdevs : Bahçe,
5. Dâr’ul – Huld : daimi kalınacak yer,
6. Dâr’ul – Karar : İkamet olunacak yer,
7. Dâr’us – Selâm : Emniyet ve selâmet yeri.
8. İlliyyûn : Yücelerin yücesi.
Olarak sıralayabiliriz. Her cennetin kapılarının ayrı ayrı isimleri vardır. Bu kapıların isimlerine izafeten kubbedeki kapıların isimlerini de şöyle sayabiliriz:
1. Tövbe kapısı
2. Namaz kapısı
3. Oruç kapısı
4. Zekât kapısı
5. Sadaka kapısı
6. Hac ve Umre kapısı
7. Cihat kapısı
8. Sıla-i Rahim kapısı
Yine kubbedeki kapı resimleri aralarına çeşit çeşit meyve ve çiçek resimleri yerleştirilmiştir. Bunlarında cennetin süsleri ve cennet taamları olduğu ifade edilmeye çalışılmıştır. Burada sepet içinde ve asmalarda üzümler, kesilmiş bir karpuz, yine bir başka sepet içinde; incir, armut, nar, kayası, elma, üzüm gibi meyveler ile vazolar içinde çiçek resimleri bulunmaktadır. Kapı üstlerinde alçı işleme şeklinde asma ve gül ağaçları da dikkat çekmektedir. Yine tavanın dört köşesinde gül resimleri bulunmaktadır. Gül’ün bu kadar fazla işlenmesinin sebebi peygamber efendimiz (S.A.V)’e olan aşkın bir göstergesi olduğu kanaatini taşımaktayım.
Kubbenin ve tavanın ağırlığını dağıtmak için kullanılan tonoz kolonların üzerlerine ise sırasıyla Allah Lafzı, Muhammed (S.A.V.) ismi ile dört büyük halifenin; Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali efendilerimizin isimleri ve peygamber efendimizin torunları olan Hüseyin ve Hasan efendilerimizin isimleri nakış edilmiştir.
Tavandaki resim ve alçı işlemeler az da olsa yılların getirdiği yorgunluk ile zarar görseler de, yine de canlılığını korumayı başarmışlardır. Bu canlılığın sebebi resimler çizilirken Bu canlılığın sebebi resimler çizilirken kullanılan kök boyadan gelmektedir.
KAYNAK: KIRKAĞAÇ BELEDİYESİ