NASREDDİN HOCA TÜRBESİ – AKŞEHİR / KONYA
Büyük Filozof ve mizah ustası Nasreddin Hoca Sivrihisar’da doğmuş Akşehir’e gelip yerleşmiş ve burada hayata veda etmiştir. Güldürürken düşündürmeyi düstur edinen Hocanın türbesi, Akşehir’de kent surunun doğusunda, kendi adıyla anılan mezarlıktadır. Onarımlarla özgün biçimini yitiren yapıya günümüzdeki görünümünü 1905’te Akşehir kaymakamı Şükrü Bey kazandırmıştır. Eski yapıdan yalnızca ortadaki ana türbe kalmıştır. Mermer sandukanın baş ucunda gülmece ustasının yaşamını simgelemek üzere H. 683 (1284) olan ölüm tarihi, tersten 386 biçiminde yazılmıştır.
NASREDDİN HOCA
Büyük Filozof ve mizah ustası Nasreddin Hoca Sivrihisar’da doğmuş Akşehir’e gelip yerleşmiştir. Dünya’nın Ortası Akşehir’den insanlığa seslenmiştir. Göle çaldığı umut mayası, ters bindiği eşeği, cübbesi ile kavuğu ve yüzyıllardır ayakta kalan türbesiyle, Akşehir’in tamamlayıcısı ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Akşehir ve Akşehirliler de yüzyıllar boyunca Nasreddin Hoca’nın bıraktığı tarihi ve manevi mirasa sahip çıkmış ve korumuşlardır. Nasreddin Hoca, Akşehir’in her köşesinde varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Akşehir’de karşılaşacağınız insanlar, gözlerindeki ışıltı, yüzlerindeki gülümseme, tatlı bir aksanla süslü konuşmalarındaki esprileriyle size Nasreddin Hoca’nın torunlarıyla karşılaştığınızı kanıtlayacaktır.
Türk halk bilgesi. Halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur. Seyyid Mahmud Hayrani veSeyyid Hacı İbrahim’in derslerini dinledi, İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Onun yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden, söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin Rumi ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur’la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır. Nasreddin Hoca’nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür.
En önemli özelliği nüktedan olmasıdır. Yani Hoca, tatlı dilli, güler yüzlü, samimi özlü bir kişiliğe sahiptir. İnsanları güldürür ama onlarla alay etmez. Muhataplarını küçümsemeden onları aydınlatır. Asıl amacı insanları düşündürmek ve onlara ders vermektir. Bunu da mizahı kullanarak yapmıştır.
Çok zekidir. Zekâsını bir yandan iyi, güzel davranışların çoğalması, yanlış ve kötü olanların ortadan kalkması için kullanır. Fakat kurnaz değildir. Ne aldatmak ne de aldatılmaktan, istismar edilmekten asla hoşlanmaz. Kendisine tuzak kuranlar, aldatmak isteyenler, zor duruma düşürmeye niyet edenler bu zekâ karşısında yenilgiye uğrarlar ve amaçlarına ulaşamazlar.
Son derece hoşgörülüdür. Sevgi, saygı ve anlayışa çok önem verir. Merhameti bütün varlıkları kuşatır. Bu yüzden insan ilişkilerinde son derece sağlıklı bir tavır sergiler. Büyükle büyük, küçükle küçük olur. Mesela sarığını kapıp oynayan çocuklara kızmaz, karısının olmadık kaprislerine karşı tahammül eder. Bu, onun insan tabiatım çok iyi tahlil ettiğini ve ona göre davrandığım da gösterir.
Hep umutlu ve iyimserdir. Her olaydan kendisi için güzel bir sonuç çıkarmayı bilir. Başka bir deyişle her şerde bir hayır görür. Hemen umutsuzluğa kapılmaz. Eşeği kaybolmuşsa iyi ki üstünde değildim, der. Sabununu kapıp kaçan karganın arkasından onun üstü başı bizimkinden daha kirli. Varsın alsın diyebilecek iyimserliğe sahiptir.
Mesleği gereği döneminin seçkinleri arasında yer almasına rağmen o devamlı olarak halkın yanındadır ve onlarla iç içe bir hayat yaşar. Düğünlerine, cenazelerine katılır. Evlerine misafir olur. Onların her türlü sorunuyla yakından ilgilenir. Büyükle büyük, küçükle küçük olur.
Güldürürken düşündürmeyi düstur edinen Hocanın türbesi, Akşehir’de kent surunun doğusunda, kendi adıyla anılan mezarlıktadır. Mezarlığın üç kapısı vardır ve kapılarından gelen yollar türbenin önünde kavuşurlar. Türbe mezarlığın mihrakıdır.
Bugün Nasreddin Hoca Mezarlığı’nın tam ortasında yer alan Nasreddin Hoca Türbesi, Anadolu Selçukluları döneminde mezar üzerine ahşaptan yapıldığı kabul edilmektedir.
Akşehir, Başkent Konya’ya yakın olduğu için zamanın pek çok din alimi buraya yerleşmiş ve içerisinde ibadet yerleri, aşhane, hamam ve çamaşırhane gibi binaların bulunduğu külliye şeklinde tekkeleri kurmuşlardır. Bu tekkelerin önde gelenleri ölünce hemen o binalar içerisinde yapılan bir türbeye defnedilmişlerdir. Örneğin Seyit Mahmut Hayrani, Yağlıdede, Hacı İbrahim Veli Sultan gibi. Pirlerin ölen diğer yakınları da ya türbe içerisine ya da türbe etrafında toprağa verilmiştir.
Akşehir Nasreddin Hoca Mezarlığı’nda bulunan en eski mezar taşı 1205 tarihlidir. Araştırmalara göre Hasan Paşa İmaret Camiinin yerinde eski bir cami ve yine yakınında Nasreddin Hoca’nın tekkesi vardı. Hoca ölünce tekkesinin bahçesine gömülmüş ve zamanla tekke yıkılmış. Türbe de büyüyen Akşehir mezarlığının içerisinde kalmıştır.
Kaynak: Akşehir Kaymakamlığı