30 Aralık 2024
Özel Mekanlar

YILANLI SÜTUN – SULTANAHMET / İSTANBUL

   Yılanlı Sütun veya Burmalı Sütun, İstanbul’un Sultanahmet semtinde yer alan Hipodrom’dan (bugünkü At Meydanı) kalan, birbirine dolaşmış üç piton yılanının tasvir edildiği bronzdan yapılmış Antik Yunan anıtı.

    İstanbul’un klasik döneminden günümüze kadar ulaşmış en eski büyük boyutlu anıttır. 29 boğumu günümüze ulaşan bronz sütun, MÖ 479’da Pers ordusu karşısında birleşen Yunan şehirlerinin kazandığı zafer anısına yapılmış ve Delfi’deki Apollo mabedine dikilmişti. Eserin İstanbul’a İmparator Konstantin tarafından 324 yılında getirildiği kabul edilir. Şehri böceklere ve sürüngenlere karşı korumak için büyülü güçlere sahip olduğuna inanılırdı. Günümüze 5metrelik bölümü gelebilmiştir; alt ve üst kısmı kırıktır.

   Yılanlı Sütuna ait yılan kafalarından ikisi kayıptır; üçüncü kafa İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir.

TARİHİ

   MÖ 479 yılında Platea Savaşında Persleri yenen birleşmiş 31 Yunan şehri, savaşta elde ettikleri bronz ganimetleri eriterek bu eseri yaptırtmış ve Delfi’deki Apollo mabedinin karşısına dikmişlerdi. Apollon’un üç başlı bir yılanı öldürdüğüne dair mitolojik anlatı nedeniyle sütunun yapımında birbirine dolanmış üç yılandan figürü seçilmişti.

   Sütun, çan biçimli bir kaidenin üzerinde yer almaktaydı. Sütunu oluşturan yılanların kafaları üzerine ise altın veya altın kaplama olduğu düşünülen kazan yerleştirilmişti. Kazanda hiç söndürülmeyen bir ateş yanmaktaydı. Yekpare döküm tekniği ile içi boş olarak yapılmış olan sütun 6,5 m yüksekliğiydi; yüksekliği kazanla birlikte 8metreyi buluyordu.

   Savaşın kahramanı Sparta kralı Pausanias, anıtın kaidesi üzerine kendisini zaferin tek kahramanı gibi gösteren bir yazıt yazdırmıştı. Fakat kısa bir süre sonra yazıt Spartalıların isteği üzerine silinerek, Perslerin yenilmesinde rol oynayan 31 Helen şehir devletinin adları doğrudan doğruya sütun üzerine kazınmıştır. Sütuna kazınmış isimler, bugün Kuzeydoğu yönüne rastlayan (Sultanahmet Camisi’ne bakan) yüzünde halen görülebilmektedir. Lakonya alfabesine göre yazılmış olan yazıtlar 13. kıvrımda başlamakta, alt alta gelmek suretiyle 2. kıvrıma kadar devam etmektedir. 3. ve 13. kıvrımlar arasındaki 11 kıvrımın üzerinde yazı bulunmaktadır. Bu listede yalnız Plataia Savaşı‘na değil, tüm Pers savaşlarına katılan Helen şehir devletlerinin zikredildiği anlaşılmıştır.

   Sütun’un sanatçısı ve yapım yeri bilinmemekle birlikte dönemi itibarı ile bronz döküm tekniği ile ünlü Yunanistan’daki Aigina Adası’nda yapılmış olmasının muhtemel olduğu ifade edilmektedir.

   Sütunun üstüne yerleştirildiği düşünülen altın kazan, MÖ 357-346 yılları arasında savaş masraflarını karşılamak için eritilmiştir. Bu tarihten sonra, anıtın sadece üç yılan sarmalından oluşan ve bugün Yılanlı Sütun olarak adlandırdığımız sütun kısmı kalmıştır. Sütunun Delfi tapınağına dikildikten sonra tapınağı ve şehri yılan, akrep gibi zararlı sürüngen ve böceklere karşı koruması için güçlü büyüler yapıldığına inanılmaktaydı.

İSTANBUL’A GETİRİLMESİ

    Yazılı kaynaklara göre sütunun MS 4. yüzyılda en geç MS 5. yüzyıl başında adandığı yer olan Delfi’den alınarak Constantinopolis’e getirildiği düşünülür. Bilim adamlarının büyük bölümü, Sütun’un MS 4. yüzyılda, Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti olan Constantinopolis’e,     Büyük Konstantin tarafından getirildiğini kabul etmiştir. Constantinapolis şehrinin kurulduktan sonra yılan ve böcek istilasına uğradığı ve İmparator Konstantin’in yeni başkenti zararlı hayvanlardan kurtarmak için sütunu şehre getirmeyi saplantı haline getirdiği söylenir.

   Sütunun yerinden alınırken ya da Constantinopolis’te yeni yerine yerleştirilirken tabanında kayıplar yaşadığı düşünülür. Tahminlere göre sütun, daha önce başka bir yerde iken 9. yüzyılda Hipodrom’da spinanın üstüne yerleştirilmiştir.

    Sütunun 1204‘te Haçlılar tarafından eritilmek veya talan edilmekten kurtulmasının sebebi çeşme olarak yararlı bir işlevi olmasından kaynaklandığı düşünülür; bu tarihten sonra daha ne kadar çeşme olarak hizmet verdiği tam olarak bilinmez.

YILANBAŞLARININ KOPMASI

    Yılanlı Sütun üç yılanbaşlı haliyle son olarak Avrupalı gezgin A. De la Motraye’nin 1699 tarihli gravüründe göründü. Yılanbaşlarının nasıl sütundan koptuğuna dair çeşitli rivayetler vardır. Topkapı Sarayı kütüphanesinde bulunan Hümernâme’de Fatih Sultan Mehmet‘in Atmeydanı‘na geldikten sonra kargısını fırlatıp yılanın alt çenesini kırdığı anlatılır. Evliya Çelebi’ye göre; “Yılanlı Sütun, İstanbul’daki 17. tılsımlı burma direktir. Bu sütunun tılsımı ile şehre yılan gibi hayvanlar girmemektedir. Bu direk üç başlı ejderha suretini gösterip başının birisini bir yeniçeri kılıç ile bir vuruşta kırmıştır. O tarihte kısmen tılsımı bozulmuş olup, İstanbul içine yılan, çiyan ve akrep gibi hayvanlar yayılmışlardır.” Silahtar Silahdar Fındıklılı Mehmet Ağa’nın ‘Nusretname’ adlı eserinde anlattığına göre, 20 Kasım 1700 tarihinde yılanların başları boyunlarından itibaren kopmuş ve kaybolmuştur. Bu tahribatın 5 Mayıs 1700‘de kalabalık bir ekiple İstanbul‘a gelen ve hipodroma yakın bir yerde misafir edilen Polonya elçisi Viniava Lescynski‘nin adamları tarafından yapıldığı ileri sürülmektedir.

YILANBAŞLARINDAN BİRİNİN BULUNMASI

   Kaybolan yılanbaşlarından birisinin üst çene ve başın üst yarısına ait parçası o tarihte Ayasofya’yı onaran mimar Fossati tarafından 1848 yılında bulunmuş ve yetkililere teslim edilmiştir. Buluntu, İstanbul Arkeoloji Müzesi Çağlar Boyu İstanbul Sergi Salonunda sergilenmektedir. Yılanın üst çenesi ile başının üst yarısını oluşturan kısma aittir. Çene üzerinde üçgen iri dişler belirgin durumdadır. Gözler derin oyulmuş çizgilerle belirtilmiş yuvarlak çukurlar halindedir.

ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALAR

   Yılanlı Sütunun çevresinde 1855-1856‘da İngiliz arkeolog Charles Thomas Newton çalıştı ve sütun, kaidesiyle birlikte meydana çıkarıldı. Anıtın üzerindeki yazıtlar da Philipp Anton Dethier, Andreas David Mordtmann, O. Frick ve E. Fabricius gibi bilginler tarafından okunup değerlendirildi. Sütunun Yunan tarihçi Pausanias’ın MS 2. yüzyılda Delfi’deki Apollon Tapınağı’nda gördüğü anıt olduğu teşhis edildi.

    İkinci arkeolojik araştırma 1927 yılında İngiliz arkeologlarından Stanley Casson tarafından İngiliz Akademisi adına hipodrom ve çevresinde büyük çapta yürütülen kazılar esnasında yapıldı. Yılanlı Sütunun Bizans İmparatorluğu‘nun son zamanlarında buraya getirilerek dikilmiş olduğu ve çeşmeye dönüştürüldüğü ortaya çıkarıldı.

 KOPYALARI

    2015 yılında bir bronz kopyası, Delfi’ye yerleştirilmiştir. Bu kopya, 1980’den beri Delfi Müzesi’nde bulunan bir alçı kalıbı kullanılarak yapılmıştır. Orijinal sütunda artık görülmeyen şehir devletlerinin isimleri kopyanın üzerinde görülebilir.

Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi

Fotoğraflar: Mustafa Gürelli