ALİAĞA – İZMİR
İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege denizi kıyılarında sayıları 30’u aşan Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4’ü Aigai, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır.
İzmir’in kuzeyinde yer alan Aliağa, Bergama, Manisa, Ege Denizi, Menemen ile çevrilidir. Aliağa’da Kyme, Myrina ve Gryneion antik kentleri bulunmakta, buralarda ortaya çıkarılan eserler İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
12 Aiol kentinden olan Kyeme’de nekropol (geç antik dönem oda mezarları) ve arkaik döneme ait heykeller bulunmuş, kazılarda tapınak, portikli ev, antik tiyatro ve liman ortaya çıkarılmıştır. Myrina’da, nekropol kalıntılar saptanmıştır.
Aliağa içerisinde antik döneme ait mezar, yapı, mağara kalıntıları tespit edilmiştir. Bozköy Ilıca mevkiinde 3. derece arkeolojik sit alanında da, pişmiş toprak su hatlarına ait kalıntılar bulunmaktadır.
Yerleşimdeki önemli tarihi yapılar arasında, dini yapılardan Eski Emir Âlem Camisi, Çarşı Camisi; ticari yapılardan İskele Meydanı’ndaki Geç dönem Osmanlı Hanı; su yapılarında Eski Emir Âlem Çeşmesi belirtilebilir.
Aliağa, İzmir’in kuzeybatısındaki bir ilçesidir. Aliağa, İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Aliağa, sınırları içerisinde Petrol Ofisi, Petkim Petrokimya Holding gibi büyük şirketleri barındırmaktadır. Dünyadaki 2 gemi söküm tesislerinden birisi Hollanda’da diğeri ise Aliağa’dadır.
ALİAĞA TARİHİ:
Aliağa, tarih boyunca insanlık tarihinin en önemli uygarlıklarının kurulduğu Aiolis bölgesinde kurulmuştur. Tarih içinde birçok uygarlık bölgede var olmuştur. Aiolis kentlerinden Kyme ve Myrina, günümüzde Aliağa ilçe sınırları içinde yer almaktadır. Aliağa, Osmanlı döneminde bir çiftlik halindeyken süreç içinde küçük bir köye, Cumhuriyet döneminde 1937’den itibaren bir balıkçı bucağına dönüşmüştür.
Aliağa, 1960’lı yıllarda hayata geçirilen 1. beş yıllık kalkınma planı uyarınca sanayileşme için uygun yer olarak seçilmiş ve bu tarihten itibaren sanayi kimliği ile öne çıkmaya başlamıştır. Bu yıllara kadar Menemen’e bağlıyken, 1982 yılında İlçe statüsüne kavuşmuştur
Arkeologların yaptığı kazılar ve arkeolojik bulgulardan Aliağa’nın bulunduğu bölgede ilk yerleşimlerin İ.Ö 3.500’lü yıllarda olduğu anlaşılmaktadır. Tarih içinde Aioller belgeye gelmiştir. Kyme, Myrina, Gryneia, Pitane gibi tarihi kentler Aliağa bölgesindedir. Bizans’ın iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlar, Arap akınları ve doğal afetler bölgenin tarihsel sürecinde önemli değişikliklere neden olmuştur. 1025’de meydana gelen deprem bölgeye büyük zarar vermiştir.
1313 yılından itibaren Saruhan beyliğinin egemenliğine giren Aliağa, bu beyliğe bağlı bir komutan tarafından, Saruhan Sancaklarından Güzelhisar topraklarının içinde yönetilmiştir. O dönemde, köy biçiminde bir yerleşme yerine, çiftlik şeklinde işlenen topraklar söz konusudur. 1530 yılına ait tarihi kayıtlarda Güzelhisar kazasına bağlı çiftliklerden biri Ali Ağa çiftliğidir.
Osmanlı Padişahı III. Murat dönemine ait 1585 tarihli Saruhan Kadılık sicillerinde Aliağa Çiftliği’nden söz edilmektedir. Söz konusu belgede, çiftlikte 23 kişinin ikamet ettiği ve bunlardan sadece birinin toprak vergisi verdiği belirtilmektedir.
Batılı devletler, Osmanlı egemenliğindeki kıyı köylerdeki tahıl, bakliyat, zeytinyağı, deri ve hayvanları toplayarak bunları küçük teknelerle açık denizdeki büyük gemilere götürüyor, ancak bunun için büyük insan gücüne ihtiyaç duyuyordu. Bu sorunu aşmak için Ege adalarında yaşayanlar Aliağa ve çevresine göç ettirilerek yerleştirildi. Tarihi kayıtlarda, 19. yüzyılda Ali Ağa çiftliğinde 62 hanelik bir Osmanlı-Rum köyünün oluştuğu yazılmaktadır.
BALTAZZİ AİLESİ:
Aliağa, 1890 yılı Aydın Vilayeti Salnamesinde Menemen kazasına bağlı bir köy olarak kayıtlıdır. Bu dönemde köyde 101 hanede 801 nüfus yaşamaktadır. Aliağa Çiftliğinin, 19. Yüzyıl içinde Baltacızadelerin elinde olması, bu topraklara yerleşmek isteyen Rumlar ile bölgede geniş arazilere sahip bu aile arasında anlaşmazlıklara neden olmuştur.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonucu Osmanlı ülkesinde eyalet sınırları ve yönetimde önemli değişiklikler olmuştu. Bu ağır yenilgi sonucu Avrupa malları Osmanlı ülkesine daha kolay girebilir hale gelmişti.
Bergama- İzmir yolu Aliağa’dan geçmekte, bazı Bergama’lılar Soma üzerinden demiryolu ile İzmir’e nakliye yapmaktaydı. Bergama-Soma demiryolunun açılması girişimine Bergamalı deveciler karşı çıkmıştı. Ticari malların taşındığı kara yolu içerlerden deniz kıyılarına doğru kaymıştı.
Yaz mevsiminin kavun, karpuz ve üzümü Menemen’e, çoğunlukla ise, Aliağa Çiftliği İskelesi’ne doğru ya kağnılarla ya da deve karalarıyla götürülmekteydi. Bu dönemde çevrede; Aliağa’da bulunan Baltazzi ailesinin sözü çok geçmekteydi. Bu ailenin Menemen’de ve ülkenin değişik yerlerinde geniş toprakları vardı. Aliağa Çiftliği’nde bu ailenin bilgisi dışında kuş uçmazdı. Buralarda her türlü ticari faaliyet onların denetimindeydi. Bu ailenin İzmir’de, başkentte hatta Avrupa’da bile dostları vardı. 1881’de İngiliz Arkeoloğu Ramsay, İzmir’den Aliağa’ya geldiğinde Baltazzi ailesinin misafiri olmuştu. Zamanın İzmir Valisi de Baltazzi’ye verilmek üzere Ramsay’a bir mektup vermişti. Aile İngiliz arkeoloğa istediği atları vererek, rehber temin edip Aigai’ye (Köseler Köyü) gitmesini sağlamıştır.
19.yüzyılın ilk yarısından Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar geçen sürede Baltacı ailesi topraklarını çok genişletmiş, Menemen kazası içindeki en büyük çiftlik haline gelmiştir. Baltacılar, Aliağa çiftliği ile Araç Çiftliği yarımadalarının hemen hemen tamamına sahip olan geniş arazilere sahip bir aileydi.
1875’li yıllarda Osmanlı uyruğuna bağlı olan Baltacızade’nin eşi Eliza Baltacı ölür. Varisi olmadığı için toprakları devlete kalır. Devlet de toprakları verdiği bir ilanla satılığa çıkarır.
Aliağa Çiftliği denilen Osmanlı- Rum köyüne ilk göçmenler, Balkan Savaşı’nın ardından 1913 yılında yerleşmeye başlamıştır.
ALİAĞA’NIN ADININ ÖYKÜSÜ
Adını Ali Ağa adındaki bir kişinin çiftliğinden alan Aliağa’nın kuruluşunun 4. Murat dönemine kadar uzandığı bilinmektedir. 4. Murat Bağdat’tan zafer alayı ile dönerken Bağdat Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’na yardımı dokunanları beraberinde getirir. Onlara Batıda geniş topraklar bağışlar. Bu bağışlar sırasında bu bölgeyi Arapoğullarından Abdül Kerim Ağaya bağışlatmışlar. Abdül Kerim Ağa ölünce toprakları dört oğlu arasında paylaşılmıştır. Abdül Kerim Ağanın oğullarından Kuzu Beyi ile Kerim Ağa, Kuzubeyli taraflarına, Çelebi bey ile Ali Ağa da buraya yerleşmiştir.
Ali Ağa’nın soyu; Arapoğullarından Abdül Kerim Ağa, Çelebi Ağa, Ali Ağa, kerim Ağa, kuzu Bey, Hüseyin Ağa (Hasan Ağa soydan kalan tek kişidir.) Soyları Bergama, Bölcek Köyü, Turanlı Alibey ve Çandarlı gibi yerlere dağıtılmıştır.
Bir söylenceye göre; çiftliğin sahibi Ali Ağa, bir suç işler. İstanbul’da ölüme mahkûm edilir. Avustralyalı Baltacı Edwars (sonradan Müslüman oldu ve Kenan adını almıştır) tarafından bu cezadan kurtulur. Ali Ağa bu can bağışının altında kalmaz ve adını değiştirmemek koşulu ile çiftliğini Edwars’a bırakır. Edwars buraya üç katlı bir malikâne yaptırır. Aliağa’nın ilk yapısı budur.
1922 yılında kıyıyı top ateşine tutan İngilizler tarafından bu binanın üçüncü katı yıkılır. 1933 yılında İzmir Valisi kazım Dirik tarafından bu malikâne ilkokul haline getirilmiştir. 1972’de yapı yıkılarak yerine Atatürk İlkokulu yapılmıştır.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkardıklarında, Aliağa’da yaşayan Müslümanlar 300’e yakın haneyi boşaltmıştır. Boşaltılan Aliağa’ya Midilli adasından Rumlar gelip yerleşmişlerdir ve 9- 10 Haziran 1919’da Yunan işgali başlamıştır. Yunan Ordusu, Menemen’den gelip Bergama yönünde işgal alanını sürdürmüştür. 800 piyade ve 80 Süvari, üç makineli tüfek, iki toptan oluşan Yunan Kuvveti, 10 Haziran’da Reşadiye’ye (Zeytindağ) ulaşmış, 12 Haziran’da ise Bergama’yı işgal etmiştir. Ancak İşgalin ardından 172. Alaya bağlı Türk kuvvetleri 14 Haziran’da Yunan kuvvetlerine hücum ederek, mağlup etti. Düşmanın gönderdiği takviye kuvvetler ise ancak Aliağa Çiftliği’ne kadar gelebilmiş ve orada kalmıştır.
Düşmanın 9 Eylül’de İzmir’de denize dökülmesinin ardından, Türk Ordusu 13 Eylül 1922 günü Aliağa Çiftliğine geldi. Aliağa Çiftliğindeki Yunan birlikleri ve yerli Rumlar bölgeyi bu sırada boşaltılar. Kurtuluş yılından 1.5 yıl sonra, 1924’te Yunanistan’dan “Mübadele” diye bilinen olayla Türk göçmenler Aliağa Çiftliğinde Kazım Dirik Mahallesi’ne yerleştirildi.
1936 yılı sonu ve 1937 yılında gelen Bulgaristan Göçmenleri de Kurtuluş Mahallesi’nde iskân edildi.
Göçmenler bu topraklara yerleştikten sonra, Aliağa Çiftliği Cumhuriyet döneminin bucak merkezlerinden biri olmuştur.
1951-1952 yıllarında Aliağa’ya Bulgaristan ve Yugoslavya’dan yeni göçmenler geldi. Yeni gelenler, Aliağa’nın değişik mahallerinde kendilerine yer buldular. Bu tarihlerde nüfus birden artınca 1952 yılında Aliağa’da Belediye teşkilatı kuruldu.
Belirtilen tarihlerde, Aliağa Beldesinde isim yine Aliağa Çiftliğiydi. Cuma günleri haftada bir Nahiye Müdürlüğü binası ile Mehmet Saka’nın Bakkal dükkânı arasında “Hükümet Bahçesi” denilen alanın etrafında Pazaryeri kurulmaktaydı. 1952–1960 dönemlerinde Aliağa Çiftliği bucak olmasına rağmen tipik bir kıyı köyü görünümündeydi. Balığı ve deniz ürünleri lezizdi. Ancak denizden geçimini sağlayan insan sayısı çok azdı. Halkın büyük çoğunluğu rençperlik yapmaktaydı. Çevre yollara akşama yakın vakitte tarlalardan dönen dört tekerlekli at arabaları sıralanmaktaydı.
1970’li yıllar T.P.A.O ve İzmir Rafinerisi’nin kuruluş yıllarıydı. Hızlı bir gelişme vardı. İşleri yürütmek üzere müteahhitlerle birlikte, teknik eleman ve iş arayanlar Aliağa’ya akın etti. Nüfus sürekli artıyor, ekonomik yaşam giderek canlanıyordu.
14 Ocak 1982 tarihine gelindiğinde Aliağa beldesi ilçe olmuştu. Kasaba ilçe statüsüne erince, yeni idareci ve memurlar atandı. Yurdun her tarafından ilçeye gelenlerle burada oturan insan sayısı daha da çoğalmıştır.
Osmanlılar döneminde nahiye olan Aliağa, 1 Mart 1952 yılında belediyelik olmuştur. 21 Ocak 1982 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2585 sayılı kanun ile de Aliağa kasabası ilçe statüsüne kavuşmuştur.
Kaynak: Aliağa Ticaret Odası © 2009