20 Nisan 2024
Türbeler

EMİRCİ SULTAN TÜRBESİ – OSMANPAŞA – YOZGAT

    Yozgat ili Merkez ilçesine bağlı Osmanpaşa Beldesi’nde bulunan Osmanpaşa Camisi’ne bitişik olan bu türbenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Osmanpaşa, Şeyh Hoca Ahmet Yesevi’nin halifelerindendir. Lakabı Şerifüddün, Babasının adı Muhammed’dir. Emirci Sultan olarak bilinmektedir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Ölüm tarihi 1240’tır. Türbe içerisindeki sandukalardan biri 1239 – 1240 tarihli Emir Sultan Şerefüddin İsmail Bin Muhammed’e aittir. Buna dayanılarak türbenin 1239 veya 1240 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Türbesi Yozgat’ın Osmanpaşa Kasabası’ndadır. Asıl adı Osman’dır. 

   Şeyh Hoca Ahmed Yesevi hazretlerinin halifelerindendir. Lakabı Şerefüddin olup babasının adı Muhammed’dir. Emirci Sultan adı ile anılmaktadır. Doğum tarihi bilinmemekle birlikte on ikinci asrın ortalarına doğru doğduğu tahmin edilmektedir. 1240 yılında vefatı üzerine Yozgat’ın Osmanpaşa nahiyesindeki türbesine defnolmuştur.

    Osman Efendi tahsil çağına geldiğinde babası onu kendisinin de bağlı bulunduğu Hoca Ahmed Yesevi’ye gönderir. Osman Efendi daha küçük yaşlarda birçok keramet göstermeye başlar. Bir gün Ahmed Yesevi’nin dergâhına Çinli tüccarlar gelir. Şeyh’e bir gün ülkelerinde emsali görülmemiş bir ejderha türediğini ve insanları öldürdüğünü söyleyerek, kendilerini bu beladan kurtarmasını isterler. Ahmed Yesevi dervişlerine dönerek “Çin’e kim gitmek ister?” deyince, cevaben “ Emir sizindir.” derlerse de içlerine bir korku düşer. Bu sırada Osman Efendi ileri atılarak gitmek istediğini söyler. Şeyh’i, Osman’ın beline tahta bir kılıç kuşandırarak dualarla uğurlar. Osman Efendi kılıcın ejderhayı öldüreceği konusunda tereddüde düşer ve tecrübe eder. Neticede keskin kılıçtan daha etkili olduğunu görür. Çin diyarında ejderhayı öldürür ve geri döner. Şeyh ejderhayı nasıl öldürdüğünü sorar, o da başından geçenleri anlatır. Hoca Ahmed Yesevi kendisine “ Emr-i Çin” lakabını ve sonra icazetnamesini verir. Burada Ahmed Yesevi Hazretlerinin Osman Efendi Hakkında kullandığı Emr-i Çin tabiri zamanla bozularak Emirci’ye dönüşür ve Yozgat Yöresinde Osman Efendi Hakkında bu tabir kullanılır olur.

          Osman Efendi 1194’te Hoca Ahmed Yesevi’nin vefatıyla artık Türkistan’da duramaz ve Rumeli’ne doğru yola çıkar. Fuad Köprülü, bu seyahatin Şeyhi Ahmed Yesevi’nin isteği ve iradesi üzerine olduğunu kaydeder. Anadolu’da Keykavus Kalesi yakınlarında konaklar. Daha sonra Yozgat’ın Keçikıran Köyü’ne yerleşir. Bu sırada Sivas vali tayin edilen Selçuklu veziri Osman Paşa Emir-i Çin’in şöhretini duyarak yanına gelir, sohbetinde bulunur ve talebesi olur. Hükümdara bir mektup yazarak istifa eder ve Şeyh Osman’ın zaviyesi çevresindeki birkaç köyü ve bir miktar araziyi satın alarak vakfeder. O günden sonra tekkenin adı “ Osman Paşa Tekkesi”, köyün adı da “ Osman Paşa Beldesi” olarak değişir.

          Yöre de anlatılan başka bir efsane ise şöyledir: Emir-i Çini sultan hazretleri, bir emir üzerine yanında İsfahanlı Halit Paşa, Veysel; Karani’nin torunu Mehmed-i Şerafetdin ve İmam Hüseyin’in torunu Sekune Hanımla beraber Anadolu’nun fethi için şimdiki Osman Paşa kasabası civarlarına gelir. Onlar buralara gelirken Seyid-i Baddal Gazi de Rum-i kayser hükümetinin üzerine yürür. İkisi de gittikleri yerleri fethetmeye başlarlar. Emir Çini şehit olan askerlerini şehit oldukları yere, kendisi de öldüğü zaman şimdiki türbesinin bulunduğu yere defnedilmesini vasiyet eder.

           Fetih tamamlandıktan sonra, Emir Çini, tekke kurarak mürid yetiştirmeye başlar ve ünü her tarafa yayılır. Emir Çini’nin ününü duyan Sivas Valisi Osman Paşa, Şeyhi ziyaret etmek için yola çıkar. Gelin Güllü Köyü (şimdiki Esenli Kasabası) civarına çadır kurar. Şeyhe haber göndererek  “kendisini ziyaret edeceğine, askerleri için iaşe, atları için de arpa hazırlamasını “  söyler. Şeyh de:

“Peki, gelsinler “der. Osman Paşa gelir bakar ki Türbe ahşap bir yapı. Bir tarafta bir çinik arpa, diğer tarafta da kaynayan küçük bir kazan vardır. Kendisi için hazırlık yapılmadığını gören Paşa;

“Hocam, ben sana askerlerimle beraber geliyorum diye haber göndermedim mi, niye hazırlık yapmadınız? “ der, Şeyh;

“Paşam, buyurun gelin” der. Askerler gelir. O bir çinik arpadan atının torbasını dolduran gider. Arpayı bitiremezler. Sıra askerlerin yemeğine gelir. Ufacık kazanda ki pilavı da o kadar asker yer yer bitiremez.

Durumu hayretle seyreden Osman Paşa, Şeyh’in yanında mürit olarak kalmak ister. Şeyh de:

“ Git askerlerini teslim et, görevinden de istifa et gel, “ der. Osman Paşa denileni yapar, Şeyh’in yanına gelir, uzun zaman Şeyh’e Müritlik eder. Şeyh, Paşa’ya:

“ Madem her şeyi bırakıp burada kaldın, tekkeye senin adını verelim” der. Bundan sonra tekkeye ve tekkenin kurulduğu kasabaya “Osmanpaşa Tekkesi” denir. 

           Bugün Türbe, Yozgat ili Osmanpaşa Kasabasındadır. Camiye bitişik, kubbeli, kübik,  moloz top yapıdadır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Yapı içerisinde sandukadan 1240’dan sonra yapıldığı anlaşılmaktadır.

Türbeye güneydeki yuvarlak çift kurallı büyük bir kapıdan girilir. Yapı içerisinde dört sanduka vardır. En eski sanduka, Emir Sultan Şeref’ud_din İsmail bin Muhammed ‘e aittir.

KAYNAK: YOZGAT İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ