KAFİYECİ MEHMET MUHİTTİN EFENDİ – BERGAMA / İZMİR
Kafiyeci Mehmet Muhyiddin Efendi‘nin Kabri; Mısır – Kahire’de Eşrefiye Medresesi yanındaki Eşrefiye Türbesinde. Bergama’daki mezar ise sanıyoruz ki; Bergama Doğumlu olması sebebiyle makamı olsa gerektir.
Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Muhammed bin Süleymân bin Sa’d bin Mes’ûd er-Rûmî’dir. Künyesi Ebû Abdullah olup, lakabı Muhyiddîn’dir. Nahiv ilmine dâir “Kâfiye” adlı eser ile çok meşgul olduğundan dolayı, Kâfiyecî diye meşhûr olmuştur. İzmir’e bağlı Bergama’da, 788 (m. 1386) senesinde doğdu. Mısır’ın Kâhire şehrinde, 879 (m. 1474) senesinde vefât etti. Kahire’deki Eşrefiyye Medresesi yakınında, kendisi için ölmeden önce yaptırdığı türbeye defnedildi.
Memleketinde büyüyen Kâfiyecî, ilim tahsili için birçok yerlere gitti. Molla Fenârî, Burhânüddîn Emîr Haydar el-Hâfi, Şeyh Vâcid, İbn-i Ferişteh, Hâfızüddîn Bezzâzî, Abdülvâhid el-Kutâî gibi büyük zâtlardan, aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Sonra Şam’a gidip, orada ilim okutmakla meşgûl oldu. Hicaz’a gidip, hac vazîfesini yerine getirdikten sonra, Kudüs’e döndü. Daha sonra Melik Eşref Barsbay zamanında Kâhire’ye geldi. İnsanlardan uzak olarak Berkûkiyye’de senelerce kaldı. Orada Bisâtî, İbn-i Hacer el-Askalânî ve başka zâtlarla karşılaşıp ilmî sohbetlerde bulundu. Bir müddet Muhibbüddîn el-Eşkâr’ın yanında kaldı. İbn-i Esed, Bedrüddîn Ebü’s-Se’âdet, el-Bülkînî gibi âlim zâtlarla birlikte, Melik Zâhir Çakmak da gelip, onun sohbetlerinden istifâde etti. Kâfiyecî, 842 (m. 1438) senesinde Hasen el-Acemî’nin ayrılmasıyla boşalan Eşref Şa’bân dergâhında müderris olarak vazîfe yaptı. Daha sonra Âlâüddîn Rûmî’nin yerine, onun dergâhında ders okutmakla meşgûl oldu. İbn-i Hümâm’dan sonra Şeyhûniyye Medresesi baş müderrisliğine getirildi. Mısır’da Hanefî kadısı olarak görevlendirildi. Ders okutmak, fetvâ vermek ve eser yazmak husûslarında çok yükseldi. Onun üstünlüğünü herkes kabûl ediyor ve ilmî üstünlüğü karşısında boyun eğiyordu. Bu sebeple, şöhreti her tarafta duyuldu. Onun eserleri, talebeleri ve fetvâları her tarafa yayıldı. Ondan çok kimseler ilim tahsil edip yetiştiler. Talebeleri daha onun sağlığında iken yükseldiler, zamanlarının ve çevrelerinin ileri gelenleri oldular. Takıyyüddîn el-Hasenî ondan ilim tahsil eden zâtlardandır.
Âlim, fâzıl, ilmiyle âmil olan Kâfiyecî; iffet sahibi, temiz kalbli, düşmanlarına karşı dahî yumuşak huylu ve merhametli idi. Elinde bulunanları bekletmeyip, hemen sadaka olarak verirdi. Çok cömert ve ikram sahibi idi. Kur’ân-ı kerîm okunduğu zaman âyet-i kerîmelerin ma’nâsını düşünür ve çok ağlardı. Komşu ve arkadaşlarıyla çok iyi geçinir, onlara hüsn-i muâmelede bulunurdu.
İlmî yönden asrının allâmesi ve zamanının bir tanesi idi. Aklî ve naklî ilimlerin hepsinde yüksek idi. Hadîs ve tefsîr usûliyle; tefsîr, kelâm, nahv, sarf, me’ânî, beyân, mantık, felsefe, heyet (astronomi), hendese (geometri), hikmet, cedel ve münâzara ilimlerinde benzeri yoktu. Fıkıh, tıb ve edebî ilimlerde özel ihtisas sahibi idi. Ona, zamanında yaşadığı devlet adamları ve Osmanlı sultanları iltifât ve ihsânlarda bulunurlardı.
Kâfiyecî hakkında İmâm-ı Süyûtî şöyle der: “Onun yanına ilk gittiğimde, “Zeydün Kâimün” terkibinin i’râbını yapmamı söyledi. Ben de; “Derse ilk başlamış çocuk yerine koyup soru soruyorsun” dedim. “Bu terkibde senin bilmediğin yüzonüç mes’ele vardır. Onun için soruyorum” dedi ve anlatmaya başladı. Ben, bu konu hakkında hiçbir şey bilmediğimi anladım. Bunun üzerine, ilim öğrenmek için ondört sene yanında kaldım. Her gidişimde, yeni bir mes’ele öğrendim.
Hayâtını ilim okumak ve okutmakla geçiren Kâfiyecî’nin, çeşitli ilimlere dâir yüzden fazla eseri vardır. Bu eserlerinin en önemlileri şunlardır: 1- Şerhu Kavâid-ül-kübrâ li İbn-i Hişâm, 2-Envâr-üs-se’âde şerh-u Kelimet-iş-şehâde vel-Esmâ-ül-Husnâ, 3-Muhtasar-ül-Müfîd fî ilm-it-Târih, 4-Hâşiyetü alâ şerh-ıl-Hidâye, 5-Telhîs-ül-Câmi’ul-kebîr, 6-Risâletün fîl-İstisnâ, 7-Şerhu Tehzîb-ül-mantık vel-kelâm, 8-Temhîd fî şerh-it-Tahmîd, 9-Muhtasar fî ilm-il-irşâd, 10-Et-Teysîr fî ilm-it-tefsîr, 11-Telhîs alâ Tefsîr-il-Beydâvî, 12-Telhîsu Şerhu Mevâkıf, 13- Muhtasar fî ilm-il-Eser, 14- Hall-ül-Eşkâl fî mebâhis-il-eşkâl fil-Hendese, 15-Menâzil-ül-ervâh.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi