KEMALPAŞA ADI NEREDEN GELİYOR?
KEMALPAŞA TARİHİ
Antik Dönem
İzmir’e uzaklığı 29 km olan Kemalpaşa, şarkılara türkülere konu olan, dünyaca ünlü kirazı ve çam ormanlarıyla bilinen bir ilçedir. Nif dağının eteklerinde 200 metre yükseklikte kurulmuştur.
Kemalpaşa da Bizans döneminden kalma kale ve surları ile düzlükte bahçeler içinde bir Bizans sarayı yükselmektedir. Roma döneminden bu yana Nymphaion olarak anılan bu yerleşim bölgesi sonradan Nif ve günümüzde de Kemalpaşa olarak anılmaktadır. Nymphaion kelimesinin kökeninin Luwi kökenli olduğu tahmin edilmekle beraber Helenistik dönemde ‘’Nympha’’ dan türetildiği açıktır. Nympheler mitolojide sularla ilgili bir çeşit tanrıça olarak geçerler. Suların ve ağaçların bol bulunmasından dolayı buraya su perilerine adanmış tapınak anlamına gelen Nymphaion denilmiştir. Burada Akadlar, Hititler, Helenler, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve Türkler hüküm sürmüştür. Kemalpaşa tarihi geçmişi M.Ö 13.yy.’la dayanmaktadır. İlçe yakınlarındaki Karabel geçidinde M.Ö 13.yy’a ait Hititlerden kalma iki savaşçı kabartması bulunmaktadır.
Kemalpaşa ilçesinin tarihteki adı, Yunanca’da gelin anlamına gelen “Nif” olmuştur. İlçenin bu adı almasında yaz kış yeşillikler içinde olması, özellikle bahar aylarında kiraz ve meyve ağaçlarının çiçek açması ile bir gelin görünümünü alması etkili olmuştur.
İlçemiz Smryna (İzmir) Kenti ile İlydia (Sardes) arasında bir geçiş noktası olması nedeniyle antik çağlarda birçok yerleşime sahne olmuş, özellikle Bizans ve Osmanlı dönemlerinde dikkate değer boyutta iskan görmüştür.
TÜRK HAKİMİYETİ DÖNEMİ
Kemalpaşa ve Çevresi, Saruhan Baba Sultan Kutbeit zamanında, Hacı Emet Bey tarafından fethedilerek Saruhanlı Beyliğine katılmıştır. Daha sonra I. Murat zamanında Osmanlılar tarafından fethedilmiştir.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde İlçemiz hakkında şu bilgiye yer vermiştir. “Kalesi yalçın bir kaya üzerinde, 5 köşeli, 2 kapılı, 200 adımlık içindeki ve altındaki kubbelerden akan soğuk sular vardır. İçinden elini uzatıp bir iki tas su çıkarmak mümkün değildir.”
Kemalpaşa Merkez yerleşiminde yer alan Çarşı Camii kapısındaki taşın üzerinde ise “1306 sabahın hıfzı leyhinde (gece yarısı) yandı bu çarşı” diye yazdığından ilçenin 1890 yılında büyük bir yangın geçirdiği anlaşılmıştır.
Nif yerleşimi, Saruhanlı Sancağına bağlı bir bucak iken 1900 yılında İzmir İline bağlanmış, 1901 yılında kaza olmuştur.
CUMHURİYET DÖNEMİ
16 Mayıs 1922 tarihinde Yunan işgaline uğrayan “Nif” şehri daha sonra 8 Eylül 1922 sabahı Savandağ Mevkiinde yapılan küçük bir çarpışmayı müteakip Türk askerleri tarafından saat 15:00’te kurtarılmış ve Hükümet Konağına Bayrağımız çekilmiştir. Büyük kurtarıcımız Atatürk 8 Eylül 1922 günü İlçemize gelmiş ve o zaman düşman karargahı olan ve halen Askerlik Şubesi olarak kullanılan binada geceyi geçirmiştir.
O güne kadar “Nif” olan ilçemizin adı, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ilçede konaklaması nedeniyle Cumhuriyetin ilanından sonra “Kemalpaşa” olarak değiştirilmiştir.
KEMALPAŞA YÖRESİNDEKİ TARİHİ YERLER
Kemalpaşa Torbalı karayolu üzerinde kaya kabartma Karabel Kaya Kabartmasıdır. Tarihçi Heredotosa göre bu kabartmada betimlenen kişi Mısır Kralı Sesotris’dir.
ULUCAK HÖYÜK
Ulucak Höyük, İzmir ve Kemalpaşa ovaları arasındaki Belkahve eşiğinin doğusunda yer almaktadır Bornova- Ankara karayolunun 15.kilometresinde, anayoldan 150 m.içeridedir. Höyük, 125x 125x8m.boyutlarında, deniz seviyesinden 220.86m yüksekliktedir. Günümüzde höyüğün batı ve güneyinde Gediz Nehri’nin bir kolu olan Nif Çayı akmaktadır. Ulucak Höyüğü’nün hemen güneyinde Nif Dağı, kuzeyinde Spil Dağı yükselmektedir. Mimari özellikleri ve küçük buluntuları ile kültür tarihinin aydınlatılmasına katkıda bulunan en eski yerleşimlerden birisi olan Ulucak Höyük, ilk olarak 1960 yılında İngiliz Araştırmacı Davıd French tarafından tespit edilmiştir. İlk kez 1995 yılında İzmir Arkeoloji Müzesi başkanlığında, Ege Üniversitesi- Arkeoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof.Dr. Altan ÇİLİNGİROĞLU’nun bilimsel danışmanlığında başlatılan kazılar halen devam etmektedir. Höyük ve Mezarlık olmak üzere iki alanda çalışma gerçekleştirilmiştir. Yürütülen kazı çalışmaları ışığında en eski yerleşim günümüzden 8000 yıl öncesine tarihlenmektedir. Geç Neolitik, Erken Tunç Çağ, Orta ve Geç Tunç Çağ ve Geç Roma-Erken Bizans olmak üzere dört kültür katı ve bu kültürlere ait mimari katlar tespit edilmiştir. Geç Neolitik Dönem adı verilen dönemde yoğun olarak yerleşilmiş ve düzenli plan veren köy yerleşimine ait mekânlar, işlikler açığa çıkartılmıştır. Yerleşim ani bir yangınla terk edildiği için o günkü yaşamı olduğu gibi yansıtan buluntular yapıların içinde ele geçmiştir. Pişmiş toprak; kemik ve taş eserler açısından oldukça zengin buluntular gün ışığına çıkartılmıştır.
Mezarlık alanına Erken Tunç Çağı ve Orta Tunç Çağı olmak üzere iki ayrı dönemde gömü yapıldığı tespit edilmiştir. Küplerin veya çömleklerin içerisine ölülerin konulması şeklinde gömü yapılmıştır. Ulucak Mezarlığı, Anadolu’nun batısında Erken Tunç Çağı’na ve Orta Tunç Çağı’na ait höyük yerleşmesi ile mezarlığın bir arada kazıldığı merkez olması açısından önem arz etmektedir.
KARABEL ANITI
Karabel’deki bu anıt bazı bilim adamlarınca Hititlerin Batı Anadoludaki egemenliğinin bir kanıtıdır. Nitekim Hitit kralı IV. Tuthaliya’nın, Lydia’yaya da o zamanki adıyla Assuwa bölgesine karşı birkaç sefer düzenlendiğini biliyoruz. Bu düşünceler kabartmanın IV.Tuthaliya ait olduğu da ileri sürülmüştür ve yaklaşık olarak M.Ö 1200 yıllarında yapılmıştır. Karabel anıtı geçidin batısında düzgün bir kaya üzerine oyulmuş bir niş içerisinde sağ ayağını ileriye uzatmış bir durumda, tipik hitit giyisileri içinde canlandırılmış bir erkek figürü alçak kabartma tekniğinde işlenmiştir. Sağ omzunda bir yay , sol elinde ucu yere bakan bir kılıç vardır. Yüksekliği yaklaşık 2.5 m eni ise 1.5 m olan kabartmada hiyeroglif yazıyla yazılmış bir yazıt varsa da aşınmış olduğu için kabartmanın kesin olarak hangi kral tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
KAYNAK: İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü