TARİHİ KEMER KÖPRÜ – SINDIRGI
Köprünün yeri ve Tipolojisi: Tek Gözlü Taş köprüler sınıfına girer. Köprü cami Kebir Mahallesinde Kültür Caddesinde Şerif Paşa Camii yanında, Ilıcalı Deresi üstünde bulunmaktadır. Yuvarlak kemer sistemi kullanılarak inşa edilen köprü Klasik Osmanlı köprüleri planındadır. Yapı Hicri olarak 1310 Miladi olarak 1892 yılında inşa edilmiştir. Kitabesin de:
Her hayırkeş zahmet-i gam elem çekmesin
Olmasam dili hün sakın pervaz eyleyen köprüsün
Eyledi tehirimi zeki hak ile olazım böyle kıl
Bin üçyüz ondan eyledim muharrer dolu kıl
Ölçüleri En: 2.64Boy: 10.50Yükseklik: 3.53Kemer Açıklığı: 8.20
Malzeme ve Vaziyet: Volkanik kökenli Kesme ve Moloz taş kullanılmış.
Köprü korkuluğundaki taşlar birbirlerine demirlerle tutturularak mukavemet arttırılmış. Köprünün orijinal kısmına daha sonra her iki tarafa da yaklaşık 2 buçuk metre kadar beton kısımlar eklenmiştir. Dere yatağı 2007 yılında taş döşenerek köprünün yüksekliği düşürülmüş, ancak bu uygulama köprünün mukavemetini arttırmıştır. Köprü genelinde bir sadelik göze çarpıyor
Son Durum: Kitabe çok aşınmış olmakla birlikte köprü sağlamlığını muhafaza etmektedir. Köprüde kullanılan Horasan Harcı büyük ölçüde dökülmüştür. Define meraklısı insanların köprünün ayağının altında hazine var iddiasıyla köprü ayağında kazı yapmalarına karşın köprünün yıkılmaması ise büyük bir şanstır. Çevre sakinlerinin bilgilerine göre köprü kemerinde kurşun sac levhalar bulunduğu söylenmekte ise de bugün bunu kanıtlayacak bir bulgu elimizde bulunmamaktadır. Köprünün kemerinin kuzey yüzünün her iki ucuna dikilen 1 m. yükseklikte ve yaklaşık 40 cm çapında iki tane silindirik taş ise köprünün hem yatay görünümünü kırmış hem de anıtsal bir görünüm kazanmasını sağlamıştır. Malzemelerdeki farklılıktan dolayı eserin devşirme malzemeden yapıldığı anlaşılıyor.
Bu ise bize daha önce aynı yerde veya yakın civarda daha önce bir köprü olduğunu gösteriyor. Zira köprü üzerindeki silindirik taşlar Osmanlı köprülerinde kullanılmamaktadır. Büyük ihtimalle Roma döneminden kalma bir köprüden devşirilmiş malzeme kullanılmıştır. Bu tür yapılar vakıf eserleri olduğundan ve sanatkârların mütevazı davranmasından ne banisi ne de yapan sanatkârını kitabelerden öğrenemiyoruz. Bir bölgedeki tarihi eserler o bölgede yaşayan toplumun kimliğidir. ’’Köprünün ayağında altın var’’, ‘’Caminin mihrabında elmas var’’ var gibi iddialar tamamıyla kimliğimizi kaybetmemiz ya da kültürümüzü asimilasyona uğratmak için ortaya atılmış düşüncelerdir. Bizden öncekilerin ‘’ecdat yadigârı’’ mantığıyla gözü gibi baktığı bu eserlere bizim de aynı gözle bakmamız kültürümüzün devamlılığı için gereklidir.
Kaynak: Wow Turkey