22 Aralık 2024
Camiler

KIZIL İBRAHİM CAMİİ (KESTANE PAZARI CAMİİ ) – KONAK / İZMİR

         ADRES: Kestanepazarı Camii: 872 Sokak No:52 Kemeraltı – Konak- İZMİR    

   İzmir merkezinde Kestane Pazarı denilen yerde bulunan bu camiyi Emin oğlu Hacı Ahmet Ağa h. 1079 (1663) yılında yaptırmıştır. Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami iki katlı olup, alt katında dükkân ve depolar bulunmaktadır. Merdivenle çıkılan caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri vardır.

   Anafartalar Caddesi etrafında yoğunlaşan iş merkezinde bulunan cami yerinin doldurulan iç liman olması nedeniyle Evliya Çelebi, Minareyi güçle oturttuklarından söz eder. Evliya Çelebi’ye Göre 1667 yılında yapılan cami kare bir mekân üzerine büyük bir kubbeyle etrafında dört kubbeden oluşmaktadır. Son derece güzel olan mihrabın Selçuk’taki İsa Bey Caminden getirtildiği söylenmekte olup, taş işçiliği görülmeğe değer özelliktedir. Mihrabın son cemaat yerinin avluya bakan yüzünde vitraylardan oluşmuş panolar yer almaktadır.   Yakın tarihlerde camekânla çevrilmiştir. İbadet mekânı kare planlıdır. Üzeri tromplu bir kubbe ile örtülüdür. Ana kubbe köşelerdeki küçük kubbelerle desteklenmiştir. Giriş kapısı üzerinde bir kitabenin yer aldığı Kestane Pazarı Camiinin son cemaat yerinde üç kubbe bulunur.
Caminin batısındaki minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.
    İzmir’deki Kemeraltı Çarşısı içerisinde bulunan Kestanepazarı Camii veya diğer anılan adıyla KIZIL İBRAHİM CAMİİ, Başdurak Camii ile Şadırvan Camii arasında kestane pazarı olarak bilinen bölgede inşa edilmiştir.

    Caminin yapılış tarihi şu anki mevcut Türkçe kitabesinde yazılı olan 1663 yılı ve banisinin ( Yapanın ) da Eminzâde el-hac Ahmet Ağa olmayıp inşa tarihi net olarak tespit edilememiştir. Belgelere göre bu tarihiden daha önce Kızıl İbrahim Ağa tarafından yapıldığı ve bu isimle anıldığıdır.

   Bu cami hakkında arşivlerde bulduğumuz en erken tarihli evrak hicri 1115 / miladi 1703 tarihlidir. Evrakın içeriğini okuduğumuzda, mescide zaman zaman eklemeler yapıldığını görmekteyiz. Evrakta, mescidi merhum Kızıl İbrahim’in yaptırdığı ve cemaatinin çok olması nedeniyle ibadet esnasında güçlük çekildiği yazılarak, dolaylı bir şekilde burasının camiye tahvil edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

    İzmir’de ikamet eden müderrislerden Derviş Osman Ağazade adlı hayırsever buraya bir minber yaptıracağından bahsetmekte ayrıca evrak adı geçen İsmail Halife’nin de hatipliğine izin verilmesi istenmektedir.

    Görüldüğü gibi inşa tarihi olarak gösterilen 1667/68 yılından yaklaşık kırk yıl sonrasında dahi mescid Kızıl İbrahim olarak geçmektedir. Devlet arşivlerinde, evrakın üstünde Sultan II. Ahmet’in hattı varsa da bilgisi yanlış bir bilgidir doğrusu Sultan III. Ahmet olmalıdır. 1703 yılının ağustos ayında tahta geçen Sultan III. Ahmet, cülusundan yaklaşık bir ay sonra bu evraka kendi hattıyla cevap vererek onaylamıştır.

Evrakta yazılı olanlar şöyledir:

“İzn-i Hümayunum olmuşdur.(Padişah III. Ahmet)

İzmir kadısının arzıdır.

Medine-i İzmir’de Kestane pazarında vaki merhum Kızıl İbrahim’in bina eylediği mescid-i şerifin cemaati kesir olub yakınında cami-i şerif olmamakla ahalisi toplanmakta güçlük çekip.

 Mescid-i mezbur camii olmaya saleh olmakla Medine-i mezburede sakin müderris-i kiramdan derviş Osman Ağazâde Efendi daileri Hasbetullah-ı Teali kendi malıyla. Minber vaz murad etmekle izn-i hümayunları buyurulub hitabeti dahi erbab-ı istihkakdan İsmail Halife’ye sadaka buyurulmak ricasını arz eder ol babda emru ferman şevketlu kerametlu muhabbetlu inayetlu padişahımındır. Fi sene 10 Cemazeyilevvel 1115 .“

   Hicri 1118/miladi 1706 tarihli diğer evrakta ise İzmir Kadısı Ebubekir Efendi tarafından Kızıl İbrahim Mescidi müezzinliğinin Mehmet Halife’ye tevcih edilmesiyle ilgili bir arz sunulduğunu görüyoruz:

“Der-i devlet-mekîne arz-ı dai kemîneler budur ki,

Medine-i İzmir’de vaki Kızıl İbrahim mescidi şerifinde vazife-i müezzinlik eden Mustafa Halife daileri bundan akdem fevt olup cemaat-i mezbure erbabı istihkakından Mehmed Halife ibn Osman dailerine tevcihine berat-ı şerif alişân iane-i sadaka ve ihsan buyurulmak ricasına arz olunduğu… Sene 3 Muharrem 1118 .”

   Hicri 1127/miladi 1715 yılına geldiğimizde, İzmir Kadısı Mustafa Efendi’nin yazdığı bir arz ile İzmir Kestane pazarındaki Kızıl İbrahim mescidi imametinin Moravi Ahmet’in feragat etmesinden dolayı Hafız Mustafa’ya tevci edilmesi ve beratının verilmesi talep edilmiştir.

    Konumuzla ilgili en önemli evrak ise hicri 9 Ramazan 1142/miladi 28 Mart 1730 tarihli evraktır. Eminzâde El-hac Ahmet, altında imzasının bulunduğu bu arz ile Kızıl İbrahim Mescidini tamir, tevsii(genişletme) ve eski minberi yenilediğini beyan etmektedir. Eminzâde, çok net bir şekilde bu mescidin bânisi olmadığını yani mescidi, kendisinin inşa ettirdiği gibi bir ifade kullanmadığı bu arz, kendi beyanı ve altında imzası olmasından dolayı birinci derecede dikkate almamız gereken evraktır. Eminzâde’nin verdiği bu arz, işlem gördükten sonra 1 Ekim 1730 yılında Patrona Halil isyanı sonrasında padişahlıktan çekilen III. Ahmet tarafından onaylanmış ve talebine izin verilmiştir.

Eminzâde’nin arzında şunlar yazılıdır:

“İzn-i Hümayunum olmuşdur

Arz-ı bende-i bi mikdar oldur ki

Medine-i İzmir’de Kefeli mahallesinde vaki Kızıl İbrahim mescidi şerifinin mürûr-ı eyyam ile harab ve turab olduğundan derununda edai salavadda olmak mümkün olmadığından Hasbetullah Teali kendi malıyla mescid-i mezburu tamir ve tevsii etmekle müceddeden minber vazına izn-i Hümayunları buyurulub hitabeti dahi erbab-ı istihkakdan Hüseyin bin Ahmet Halife kullarına sadaka ve ihsan buyurulması ricasına…. ol bab da emr-ü ferman padişahımındır. Sene 9 Ramazan 1142 [ miladi 28 Mart 1730].

Eminzâde Elhac Ahmed

   Buraya kadar gördüğümüz evraklardan Eminzâde el-hac Ahmet Ağa’nın bu caminin bânisi değil tamir ederek yenilenmesini sağlayan bir hayırsever olduğunu tespit ettikten sonra Kızıl İbrahim mescidinin 1730 tarihli vakfiyesi konusunun da aydınlatılması gerekmektedir.

   Vakfiyenin tarihinden Eminzâde’nin vefat ettiği sene hazırlanmış olduğunu anlayabiliyoruz. Vakfiyenin sırrı ise aşağıdaki Hicri 1143/miladi 1731 tarihli evrakın içinde saklıdır:

   Bu evrakı incelediğimizde öncelikle 1141 senesinin Şaban ayında yani 1729 yılının mart ayında Kızıl İbrahim mescidinin mütevellisi olan el-hac Mehmet Halife tevliyetinden (bir vakıf ya da benzeri yerin sorumlusu) ferağ ederek İzmir Kadısı Abdürrahim Efendi’nin huzurunda Eminzâde Ahmet Ağa’ya tevliyeti bırakmıştır. Bundan sonra Eminzâde el-hac Ahmet Ağa, Kızıl İbrahim mescidini müceddeden (yenilenmiş olarak) bina ve ihya etmiştir. Eminzâde, bu camiyi tamir ederek yenilemiştir ki kendi ifadesinde de bunları yazmıştır. Anlaşıldığı kadarıyla mescidin tevliyetinin Eminzâde ’ye geçmesiyle birlikte buranın giderlerinin karşılanması amacıyla bazı akarların gelirlerinin buraya aktarılması sorunu ortaya çıkmış olmalı. Eminzâde’nin, bir vakfiye ile bu sorunu hallettiğini ve bu duruma istinaden 1730 tarihli vakfiyenin hazırlanmış olması son derece kuvvetle muhtemeldir. Bunu iki sebepten dolayı söyleyebiliyoruz, birincisi daha önceden olduğu gibi 1730 tarihinden sonra da mescid uzun yıllar boyunca aynı şekilde Kızıl İbrahim olarak anılmıştır, ikincisi ise arşivlerde buraya yeni bir cami yapılmış olmasıyla ilgili her hangi bir evrak bulunmamaktadır.

    Sonuç olarak, incelediğimiz evraklara baktığımızda bu caminin bânisinin Eminzâde el-hac Ahmet Ağa olmadığını, kendi yazdığı ve altında imzasının bulunduğu evraktan dolayı anlamaktayız. Bu ibadethânenin asıl bânisinin Kızıl İbrahim olduğu Eminzâde el-hac Ahmet Ağa ‘nın Kızıl İbrahim mescidini 1730 yılında müceddeden (yenilenmiş olarak) bina ve ihya etmiştir.

Kaynak: Mustafa Üzel Ağustos-2022

Bu iki caminin yanı sıra Kemeraltı Camii, Konak Yalı Camii ve Hisar Camii ile birlikte Kemeraltı’nda bulunan en önemli tarihi camiler arasındadır. 19. yüzyılda büyük bir yangınla zarar gören ve tadilat geçiren cami 1965’te bir restorasyon daha geçirdi. En son 1992 yılında İzmir’de meydana gelen depremden özellikle taşıyıcı tonozları zarar gördüğü için 1993 yılında restorasyon çalışmaları başlatılan tarihi Kestanepazarı Camii, Şubat 1998’de törenle yeniden hizmete açıldı.

MİMARİ ÖZELLİKLERİ

   Kesme taş ve moloz taştan yapılan cami iki katlıdır. Çok sayıda dükkân ve deponun yer aldığı bir alt yapı üzerine oturtulmuş geniş avlulu cami, merkezi kuruluşlu harimle üç kubbeli son cemaat yeri ve minareden oluşur. Merdivenle çıkılan caminin önünde üç kubbeli bir son cemaat yeri olup yakın tarihlerde camekânla çevrilmiştir; ibadet mekânı ise kare planlıdır. Beşik tonozlarla örtülü kolları olan haç planlı harimde ortadaki merkezi kubbe köşelerde daha küçük boyutlarda tekrarlanır. Köşelere yerleştirilmiş dört tonoz üzerine yerleşik, köşelerdeki küçük kubbelerle desteklenmiş tromp yöntemli bir kubbe ile üzeri kapatılmıştır.

Niş şeklindeki mihrabının üst kısmına 19. yüzyılda Selçuk’taki İsa Bey Camii’nden getirilen bir bölüm eklenmiştir. Caminin batısındaki minaresi kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Giriş kapısı üzerinde bir kitabenin yer aldığı Kestane Pazarı Camiinin son cemaat yerinde üç kubbe bulunur.

   Evliya Çelebi’nin aktardığına göre tek kubbeli ve avlusuz, fevkanî bir yapı olan caminin altında kâgir dükkânlar bulunuyor, minaresi de mihrabının önünde yer alıyordu. Mihrap, minber ve mahfillere ait bazı parçalarla renkli camlarının İstanbul’dan gemilerle getirildiğini belirten Evliya Çelebi minarenin de yeşil renkte bir taştan yapılmış olduğunu yazmaktadır. Eski iç liman kenarında olması sebebiyle minare güçlükle oturtulmuş olduğu aktarılan cami, kare bir mekân üzerine büyük bir kubbeyle etrafında dört kubbeden oluşuyor.

   Mihrap nişi iki yanda İyon başlıklara sahip siyah mermerden yuvarlak sütun ve köşeli yivli sütunlarla zenginleştirilmiştir. Alınlıktaki meyve sepeti, bitkisel dekorlu alçı süslemeler Hisar Camii’ndeki düzenlemeye benzemektedir. Cami içinde kuzey duvarı önünde bir ahşap mahfil bulunmaktadır ve mermer vaaz kürsüsü bodur bir sütun üzerine oturtulmuş olup yuvarlak formda ele alınmıştır.

Cami şu an yenileme kapsamında kapalıdır. (mart2022 )

KAYNAK: Mustafa Üzel

Bir yanıt yazın