24 Nisan 2024
Anıtlar

GÖRDESLİ MAKBULE HEYKELİ – GÖRDES / MANİSA

İmarda 1200 m2, yan yollar ile birlikte 2200 m2’lik  alana yayılan kent meydanı;  gelenleri Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşen Gördesli Makbule Hanım Anıtı ile karşılıyor. Halkımız, anıtın etrafında yeşil alan ve ağaçlar ile çevrelenmiş, gölgelikler altına konumlanmış oturma birimlerinde dinlenebileceklerdir. Anıtın etrafında ışınsal doğrultuda konumlanan havuzlar; halkımızı Sanat Sokak’tan Jandarma Ast. Çavuş Özgür Artunç Bulvarı tarafında konumlanmış meydana yönlendiriyor. Meydanımızın Mimar Sinan Caddesi tarafında ise 1 i engelli olmak üzere toplamda 20 adet araç otopark yeri bulunmaktadır. 

MİLLİ MÜCADELEDE KADIN KAHRAMANLARIMIZDAN BİRİ; GÖRDESLİ MAKBULE

   Millî mücadele yıllarında Türk kadınları tıpkı erkekler gibi gerek cephe önünde gerek cephe arkasında düşmanlarla savaşmış ve kurtuluşta çok büyük emekleri geçmiştir. Bu savaş sırasında kadınlarımız gün gelmiş askeri, halkı cesaretlendirmek için konuşmalar yapmış, gün elmiş tarlalarda çalışıp askerlerimize yiyecek götürmüş, gün gelmiş askerlerimize cephane taşımış, kıyafet götürmüş, erkeksiz kalan köylerini düşman baskınlarına karşı kendileri korumuş, gün gelmiş ki silah kuşanıp erkeklerle dağa çıkmış ve düşmana baskınlar düzenlemiştir.

Yunan askeri İzmir’i işgal edip hızlı bir şekilde vatan topraklarımızda yayılmaya ve kan dökmeye başladığında kadınlarımız

   Türk halkını bir arada tutmak ve cesaretlendirmek adına Halide Edip Hanım, Nakiye Hanım, Münevver Saime Hanım, Naciye Faham Hanım ve birçokları meydanlarda nutuklar vermeye başlamıştı. Bu hanımlar gün geliyor pek çok erkekten daha cesur davranıyor ve mücadele için çekimser davranan erkekleri utandırarak mücadeleye teşvik ediyorlardı.

Kadınlarımız bir yandan bu faaliyetlerini sürdürürken diğer yandan Çete Emir Ayşe, Kara Fatma, Tayyar Rahmiye, Binbaşı Ayşe, Nene Hatun, Nezahet Onbaşı ve daha niceleri silah kuşanıp düşmanla birebir çatışıyorlardı. Gördesli Makbule (Asker Makbule)’de silah kuşanan kahraman kadınlarımızdan birisidir.

Milli mücadele kahramanı ve şehidi Gördesli Makbule, Ali Ustalar ailesinden Abdullah Efendinin kızıdır ve 1902 yılında Manisa’nın Gördes kasabasında doğmuştur.26 Savaş zamanı olduğu için ailesi erkek çocuklarının olmasını umuyorlardı fakat çocuklarının kız olması bu aile için hiçbir şey fark ettirmeyecekti. Çünkü Makbule’nin iki ağabeyini nasıl yetiştirdilerse Makbule’yi de öyle yetiştireceklerdi. Makbule 8-9 yaşlarına geldiğinde babası Abdullah Efendi ona ata binmeyi, atı tımar etmeyi ve hazırlamayı öğretmişti. 10-11 yaşına geldiğinde babasıyla her fırsatta çiftliklerine gidiyorlar ve Abdullah Efendi çiftliğe giderken yol üzerinde karşılarına çıkan vahşi hayvanları avlıyor ve avcılığı da öğretiyordu. Çiftliğe vardıklarında ise Makbule’ye atış talimleri yaptırıyor onu her şeye hazırlıklı bir genç kadın olarak yetiştiriyordu. Bunun dışında tarlada çalışıyor ve ev ahalisine yardımlar ediyordu. Makbule 12 yaşına geldiğinde babası Abdullah Efendi hakkın rahmetine kavuşmuş ve Makbule’nin bundan sonraki silah eğitimini annesi üstlenmiş böylelikle silahtan hiçbir zaman uzaklaşmamıştı. Gördesli Makbule 17-18 yaşlarına geldiğinde kasabasında düzenlenen bir düğüne gider ve o düğüne çete olarak bilinen Usturumcalı Halil Efe’de katılır. Halil Efe Gördesli Makbule’yi görür görmez tutulur.

   Makbule’nin de Halil Efe’ye gönlü kaymıştır. Bu gönül işi bir bakıma Halil Efe’nin mücadele kararını etkilemiştir.

    Bir gün Parti Mehmet Pehlivan, Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey’in yanına gelir ve Halil Efe’nin hazırlandığını ve “buralarda durmam artık” dediğini ve onu çok kırdıklarını anlatmıştır.

   İbrahim Ethem Bey “Olmaz öyle şey, neye kırılmış bu kadar” diye sorduğunda Parti Mehmet Pehlivan “Beyim hükümet iki Halil’i birbirine karıştırmış. Çerkez Ethem’in yanında bir Halil daha varmış hükümet onu aramaktaymış, halka çok fena şeyler yapmış. Halil’ler karışmış hatta Halil Efe’nin Ankara’da şehit olan kardeşi Necip’in evini basmışlar Halil’i arıyoruz diye.” Bunun üzerine İbrahim Ethem Bey Halil Efe’yi kararından caydırmak için derhal yanına gider. Ethem Bey Halil Efe’den kırgınlığını dinler “Kaymakam Bey, ben cahil birisiyim! Makedonya dağlarında komitacılık edip, buralara geldikten sonra vatan için çalıştım. Cihan Harbi’ne katıldım. Çerkez Ethem’in yanına gönüllü olarak katıldım. Bolu, Yozgat ve Salihli Cephelerinde savaştım, Kütahya’da da mücadele ettim. Gediz’de savaşırken kardeşim Necip şehit düştü. Sonra Ethem isyan etti, ben ona karışmadım. O Yunan tarafına geçerken, ben topları ve mühimmatı alıp Kütahya’ya götürdüm. Ben ve ailem bu kadar memlekete hizmet etmişken, haberim bile olmayan bir işle suçlanıyorum. Ankara’da kimsesiz bıraktığım yetimler rencide ediliyor. Dul yengemin ziynetlerine el konuluyor!” der. İbrahim Ethem Bey “Dostunsam dur da beni dinle! Birlikte Rumeli’yi bırakıp Anadolu’ya gelmedik mi? Şimdi de Anadolu’yu bırakırsak nereye gideceğiz? Devletimiz sana bir görev veriyor ve müfreze komutanı olarak sen bunu kabul edeceksin! İlk önce vatanı düşmandan kurtaracağız, sonra da gerideki ufak tefek işleri halledeceğiz!” Kardeşi Necip’in eşi ve çocukları için bir kese altın çıkartır, Halil Efe her ne kadar istemem derse de İbrahim Ethem Bey dinlemez oradan bir askere keseyi verir ve gerekli adrese ulaştırmasını ister.

   Ertesi gün Halil Efe’nin gideceğini duyan Makbule atına atladığı gibi Halil Efe’nin yanına gelir. “Makbule “Duyduk ki buralardan gidecekmişsin Efe! Yoksa sen de mi Çerkez Ethem gibi Yunan’a geçiyorsun?”dedi. Halil Efe “Üstüme gelme Makbule, gelme üstüme!”dedi. Makbule “Gayri ne yapsam fayda etmez Halil Efe!” diyerek aynı hızla atını geri çevirdi, elindeki sarı yazmayı fırlattı ve ardına bakmadan uzaklaştı, gözden kayboldu, geriye uçuşan kumral saçlarıyla filintasının ışıldayan namlusu ve elindeki sarı yazma kalmıştı. Onu ufukta kayboluncaya kadar yerinden kımıldamadan seyretti. Sonra, kendini topladı ve Gördes’e doğru yola koyuldu.

Aradan beş gün geçti. 29 Mart 1921 sabahı, Hükümet Konağı önünde toplanan otuz atlı akıncı, kendilerine doğru gelmekte olan Parti Pehlivan ve Halil Efe’yi görünce, atlarının üstünde doğruldular, hepsinin yüzleri gülüyordu.”28 böylelikle Halil Efe şehirden ayrılma kararından tamamen vazgeçmiştir.

    Halil Efe bir zamanlar Çerkez Ethem’in yanında çalışmış fakat Çerkez Ethem’in Yunanlılar safına geçmesi ile birlikte Parti Mehmet Pehlivan ile birlikte Çerkez Ethem’in yanından ayrılmış ve birlikte İbrahim Ethem Bey’in yanına gelmişlerdir. Bu sebeple Halil Efe’ye çeteci gözüyle bakılıyordu. Makbule’yi istemeye gittiklerinde ağabeyleri başlangıçta, bir düşünelim büyüklerimize danışalım cevabını vermişler, ikinci kez gittiklerinde ise bir çeteciye kız vermeyeceklerini söylemişler, daha sonra ağabeyleri büyükler ile tekrar konuştuğunda “Bunlar çetecidir, siz kızı vermezseniz bile iki gün sonra gelir kaçırırlar en güzeli onları evlendirmektir.” derler. Bunun üzerine ağabeyleri Halil Efe’ye akşam yemeğe beklediklerini haber ederler. 1921 yılı Temmuz sonunda düğünlerini yaparlar. Daha evliliklerinin ikinci ayındayken köylere

   Yunan baskınlarını haber alan Halil Efe arkadaşları yollarda düşmanla savaşırken evde durmayı kendisine yediremez ve bir akşam vakti Makbule’ye durumu söyleyip evden çıkar. Makbule ise gizlice Halil Efe’yi takip eder. Başka bir kaynağa göre ise İbrahim Ethem Bey

Halil Efe’ye ihtiyaç olduğunu söylemek için gelir. Bu sırada Makbule’de İbrahim Ethem Bey’den izin alarak birliğe katılır.

   Gördesli Makbule gerek kıyafetleri gerek yanından asla ayırmadığı hançeri ve silahları ile gerekse ruhu ile artık tam bir çetecidir. Gördesli Makbule çetecilere de kendisini kanıtlamıştı. Gözü pek ve çevik bir Türk kadınıydı. Attığı hiçbir kurşunu boşa harcamıyordu.

Halil Efe karısını çok sevdiği ve zarar görmesinden korktuğu için her daim çeteden ayrılıp eve dönmesini söylüyordu. Bazen çetede kadın olmasının uğursuzluk getireceğini söylüyor, bazen bir kadının yaşadıkları koşullarda yaşayamayacağını söylüyor bazense kendilerine yük olacağını söyleyerek tekrar eve yollamaya çalıştıysa da nafileydi, hiçbir şekilde Makbule ikna olmuyor. Siz nereye giderseniz ben de oraya giderim bu vatan sizin olduğu kadar kadınların da ben de ülkemi müdafaa ediyorum. Siz nerede ölürseniz ben de orada ölürüm diyerek çeteden ayrılmayı kesin bir suretle reddediyordu. Makbule’nin sağlam bir silahı ve atı yoktu.

Bir gün tek başına düşman hareketlerini izledi. Düşman uykuya daldığı sırada nöbetçiyi sessizce öldürerek düşmanın bir atını ve biraz cephaneliğini aldı. Dönerken İbrahim Ethem Bey ve diğer çete üyeleri Gördesli Makbule’ye hem hayranlık hem de şaşkınlık içerisinde bakakaldılar. Fakat başka bir kaynağa göre İbrahim Ethem Bey bir baskın düzenlediğinde mertçe düşmanla savaşan Makbule’ye bir at hediye etmiştir. Makbule ve çete kar kış dememişler, yatacak rahat bir yer aramamış nereyi bulurlarsa orada yatmış, bazen günlerce aç, susuz kalmışlar, yiyecek bulduklarında düşman yerimizi öğrenmesin tedbiriyle hareket edip ateş yakamamış ya da yiyecekleri pişmeden söndürmüş yiyeceklerini yarı pişmiş, yarı çiğ yemişlerdir.

    Halil Efe iki tavuk bulup getirdiğinde gece biraz ateş yakmış, ateşi gizlemek için ateşin çevresine karartı yapmışlar daha sonra ateşi bir an evvel söndürmüşler ve tavukları yemeye başlamışlardır. Sabah uyanıp baktıklarında tavukların kemiklerinin hala kanlı olduğunu görmüşlerdir. Çete 20 Mayıs 1921’de Yunan askerlerinin 2000 kişilik bir kuvvetle Gördes’e yaklaştığını duymuştu. Bunun üzerine çete Gördes’e gelmiş fakat geç kalınmıştı. Kasaba yakılmış harap edilmiş, köydeki insanlar öldürülmüş. Kimisinin cesetleri yanmış, kimi yanarak ölmüştü. Kimisinin başı rastgele bir yere atılmıştı. Çete kasabaya geldiğinde ne yapacağını bilemeyerek birçoğu kasabanın halini görüp ağlamaya başlar, düşman ararlar fakat bulamazlar. Birkaç köyün daha bu durumda olduğunu haber alırlar. Bunun üzerine öfkeleri iyice kabarır ve düşman kuvvetlerini aramak üzere yola düşerler. Düşmanla karşılaştıklarında onlara büyük zayiat verirler. Osman çavuşu da bu çatışmada şehit verirler.

16 Mart 1922 yılında Çete Kocayayla köyü civarında Yağcıbedir aşiretinin çadırına gelmişti. Çete için birkaç çadır hazırlandı. Bir süre burada kaldılar. Düşmana yaptıkları birçok baskın ve her daim yollarda olmanın verdiği yorgunluğu biraz olsun atacak, güç toplayacak aynı zamanda hayvanlarını dinlendireceklerdi.

    Yunan askerleri Kocayayla köyüne gelip Yağcıbedir aşiretinden bir kişiyi öldürdükten sonra aşiretten birisi çetenin yerini düşman askerlerine söylemişti. Çete gece uyuduğu sırada düşman askeri çeteyi abluka altına aldı. Silah sesleri ile uyanan çete düşman askeri ile çatışmaya başlamıştı fakat hazırlıksız yakalanan çetenin her biri bir yana dağılmaya başladı. Makbule son anına kadar düşmanla savaştı. Ateş ortasında kalan Gördesli Makbule düşman kurşunuyla oracıkta şehitlik makamına yükseldi.

Başka bir kaynağa göre Gördesli Makbule düşman askeri tarafından şehit edilmemişti. İbrahim Ethem Bey Kürt Ali lakaplı Ali Yıldırım’a bir sır vereceğini söylemiştir.

“Makbule’yi on, on beş kadar düşman askeri takip ediyordu, onu ellerine geçirecekleri açıktı. Düşman eline bir geçseydi onu direkt öldürmeyecek hakkımızda bilgi isteyecekler bunun için ona ne eziyetler yapacaklardı kim bilir, tacizlerde bulunacaklardı. Bu sebeple o kurşunu uzaktan biz ateşledik.” demiştir. Halil Efe’de Makbule’den iki ay sonra 17 Mayıs 1922 yılında Selendi’de bir çatışma sırasında şehitlik mertebesine yükselmiştir. Bugün Halil Efe ve Gördesli Makbule’nin heykelleri Gördes belediye alanında bulunmaktadır

KAYNAK: GÖRDES BELEDİYESİ